Arama Sonuçları..

Toplam 20 kayıt bulundu.

14/04/2017 - TEMİZODA, BİYOTEKNOLOJİ, ANALİZ VE LABORATUVAR FUARLARI 20-22 NİSAN 2017 TARİHLERİNDE İSTANBUL LÜTFİ KIRDAR KONGRE VE SERGİ SARAYI'NDA AÇILIYOR..

20-22 Nisan 2017 tarihlerinde Temizoda Teknolojileri, Biyoteknoloji ve Yaşam Bilimleri, Analiz ve Laboratuvar Endüstrisi sektörleri, CBA High Technology Show, Bilim ve Teknoloji Buluşması platformunda biraraya getiriyor. 220 firma ve markanın yer alacağı fuarda çok zengin içerikli 42 oturumlu konferans ve sunumlar 3 gün boyunca profesyonel ziyaretçilerce izlenebilecek.   Sağlık sektörü, ilaç endüstrisi, laboratuvarlar, Ar-Ge laboratuvarları, Üniversiteler, Hastaneler, sivil ve askeri elektronik sanayi, gıda ve tarım endüstrisi ve daha bir çok ilgili sektör temsilcileri, akademisyenler ve profesyonellerce ilgi ile izlenecek olan fuar ve konferans etkinlikleri, sektörlerdeki en son teknolojik gelişmeleri gündeme taşıyacak.   TEMİZODA TEKNOLOJİLERİ FUARI, Tesis yöneticileri ile tesislerin “çok özel” alanlarına teknoloji ve hizmet üreten “Cleanroom” uzmanları, konunun Türkiye’deki tek fuarında biraraya geliyorlar. Projelendirmeden yatırıma; üretimden kontrol ve yönetime varan tüm süreçte tesis yöneticileri ile Temizoda profesyonellerinin taleplerini ve Temizoda endüstrisinin ürün ve hizmet teknolojilerini buluşturacak ve bu alanda önemli bir network işlevi görecek sektör etkinliği, bu alanda Türkiye’nin tek uzmanlık platformunda buluşacak.   BİYOTEKNOLOJİ, YAŞAM BİLİMLERİ VE ENDÜSTRİLERİ FUARI, Yaşam Bilimlerinin farklı endüstrilerdeki uygulamalarına teknoloji ve hizmet üreten “Biyoteknoloji” uzmanları, konunun Türkiye’deki tek fuarında biraraya geliyorlar. Son derece geniş bir sektörel alana yayılan biyoteknoloji endüstrisi, temel araştırma-geliştirme faaliyetlerinden, ileri teknolojiyle üretilmiş son ürünlere kadar, en gelişmiş know-how ve uygulamaları ile sektör uzmanlarının karşısında olacaklar.   ANALİZ VE LABORATUVAR TEKNOLOJİLERİ FUARI, İlaç ve sağlık endüstrisinden kimya ve üretim endüstrilerine, analiz teknolojileri kapsamındaki uygulamalara donanım ve hizmet üreten bütün uzmanlar, konunun Türkiye’deki teknoloji ve ihtisas fuarında biraraya geliyorlar. Son derece geniş bir sektörel alana yayılan LAB endüstrisi, temel araştırma-geliştirme faaliyetlerinden, ileri teknolojiyle üretilmiş son ürünlere kadar, en gelişmiş know-how ve uygulamaları ile sektör uzmanlarının karşısında olacaklar. Uzmanlar, Analitik ve Laboratuvar alanında eğitimden endüstriye, sağlıktan enerjiye, ürün geliştirmeden üretim proseslerine, Ar-Ge'den kalite kontrole, birbirinden farklı sektörel alanlar için geliştirdiği teknoloji ve bilgi birikimini fuarda çeşitli sergileme, etkinlik ve sunumlar ile aktaracaklar.   “OpenLab Uygulamalı Laboratuvar Atölyesi” Analiz ve Laboratuvar Fuarı'nda izlenebilecek. CBA Bilim ve Teknoloji Buluşması'nın en önemli etkinliklerinden birisi de OpenLab Canlı Laboratuvar uygulaması olacak. Fuar ziyaretçileri ve davetli kitle ile interaktif iletişim, söyleşi ve laboratuvar uygulamalarının ve anlatımının yapılmasına yönelik olarak planlanan OpenLab ile Türkiye’de ilk defa bir Fuar ortamında moleküler biyoloji alanında canlı lab uygulaması hayata geçirilecek. Bilimsel Koordinasyonu Boğaziçi Üniversitesi Biyoloji ve Genetik Bölümü tarafından yapılmakta olan OpenLab ülkemizde bu alanda yapılan ilk canlı laboratuvar atölyesi olacak.   Ayrıntılı Bilgi ve İletişim için : Akdeniz Tanıtım A.Ş. Tel : 0242.316 46 00 www.akdeniztanitim.com     TEMİZODA, BİYOTEKNOLOJİ, ANALİZ VE LABORATUVAR FUARLARI ETKİNLİKLER LİSTESİ   20/04/2017, Perşembe / ASPENDOS SALONU 11:00 – 11:40                               AR-GE Çalışmalarınızın Çözüm Ortağı Karadeniz Teknik Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi                            Düzenleyen : KTÜ TTO Sunum : Dr. Onur Tolga OKAN 12:00 – 12:40                               Laboratuvar Dizaynı ve Güncel Trendler                            Düzenleyen : SEM BİO Sunum : Tolga BERK 13:00 – 13:40                               Sürdürülebilir Laboratuvar Tasarımı ve Laboratuvar Güvenliği                            Düzenleyen : ALPTEK Sunum : Özgür Alp ALMAZ 14:00 – 14:40                               Sterilizasyon, Sterilizasyon Döngüleri ve Testleri                            Düzenleyen : ANT TEKNİK – TUTTNAUER Sunum: Elran MELUL, B.Sc. Mechanical Engineering, MBA                            Yoel LOTAN, Customer Service and Support Manager 15:00 – 15:40                               Tartıma Etki Eden Faktörler                            Düzenleyen : METTLER TOLEDO Sunum : Doğukan EREL 16:00 – 16:40                               Temiz Oda Kıyafeti ve Yıkama Takip Programı                            Düzenleyen : APEX Sunum : Özlem KILIÇ 17:00 – 17:40                               Doğru Tartım Yönetmelikleri ve Uygulamaları                            Düzenleyen : SARTONET Sunum : Mustafa YETİM   20/04/2017, Perşembe / AKDENİZ SALONU 11:00 – 11:40                               PIC/S Üyeliği Eşiğindeki Türkiye ve Dünya’da Filtrasyon Prosesinin Validasyonu                            Düzenleyen : SARTONET Sunum: A. Kaan KORKMAZ 12:00 – 12:40                               Geleceğin Kontaminasyon Kontrol Yaklaşımı Süreç verimliliğini Nasıl Arttırabiliriz?                            Düzenleyen : ECOLAB Sunum : Burcu ŞEKER 13:00 – 13:20                               Tek Kullanımlık Temizoda Malzemleri (Ne – Nerede – Ne zaman)                            Düzenleyen : TEMİZODA MARKETİ Sunum : Stephan MAY, Campilo Gmbh 13:20 – 13:40                               Temizodalarda Temizlik “Temizlik Detayda Gizlidir!                            Düzenleyen : TEMİZODA MARKETİ Sunum : Jürgen LEDERER                            PANEL / İLAÇ ENDÜSTRİSİNDE STANDART VE REGÜLASYON UYGULAMALARI 14:00 – 14:10                               Moderatör: Dilek SUNAR – Temizoda Teknolojileri Derneği 14:10 – 14:40                               Bir Kalite Entegrasyon Yolculuğu: 2012-2015 Sunum: Martine NOLAN - AMGEN 14:40 – 15:00                               Kahve Molası 15:00 – 15:30                               Regulasyon Beklentileri ve Gerçekler Sunum: Dan MILHOLLAND - NEBB 15:30 – 15:40                               Soru-Cevap                            Düzenleyen : TEMİZODA TEKNOLOJİLERİ DERNEĞİ 16:00 – 16:40                               Temizoda Çevresel İzleme Sistemi, Regulasyon Uyumluluğu ve Riskin Azaltılması                            Düzenleyen: LIGHTHOUSE Sunum : Jason KELLY 17:00 – 17:40                               Temiz ve Kontrollü Odalarda Fark Basınç Kontrolü                            Düzenleyen : EMS MÜHENDİSLİK – HONEYWELL Sunum : Damla ZÜLFİKAR   21/04/2017, Cuma / ASPENDOS SALONU 11:00 – 11:40                               Mikrobiyolojik Güvenlik Kabinleri & Özel Tasarım İleri Terapi İzolatörü                            Düzenleyen : ALPTEK Sunum : Seren YÜKSEL 12:00 – 12:40                               Hava Filtrelerinin Sınıflandırımasında Yeni Standart; ISO16890                            Düzenleyen : MİKROPOR Sunum : Tunga ELTETİK, Cem COŞGÜNER, Bertan FALAY 13:00 – 13:40 ISPE ve Enerji Tasarruflu Temiz Oda Tasarımı                            Düzenleyen : ISPE Sunum : Nejat BABÜR 14:00 – 15:40                               Çalıştay - Düşük Kalıntılı Kontaminasyon Kontrol Yaklaşımı ve Üretim Alanına Özel Dezenfektan Seçimi                            Düzenleyen : ECOLAB Sunum : Burcu ŞEKER, Darren WEBSTER, Ece ERBEYEN 16:00 – 16:40                               Biyoteknolojik İlaçların Üretilmesinde Yüksek Basınçlı Homojenizatörlerin Yeri ve Önemi                            Düzenleyen : ANAMED Sunum : Erkan MANKAN 17:00 – 17:20                               Bruker MALDI Biotyper : Yeni Nesil Mikroorganizma Tanı Sisteminin Gıda, Klinik ve Araştırma Amaçlı Kullanımı                            Düzenleyen : TERRA AŞ Sunum: Dr. Çağdaş TAŞOĞLU 17:20 – 17:40                               CEM Liberty : Mikrodalga Enerjisi ile Geliştirilmiş Peptit Sentezi                            Düzenleyen : TERRA AŞ Sunum: Ebru MANAV AKYAR   21/04/2017, Cuma / AKDENİZ SALONU                            PANEL / ELEKTRONİK VE YARI İLETKEN ENDÜSTRİLERİNDE TEMİZODA UYGULAMALARI 11:00 – 11:10                               Moderatör : Metin KENTER - Temizoda Teknolojileri Derneği Genel Sekreteri 11:10 – 11:40                               Temizoda Teknolojileri; Geleceğin Teknoloji ve İnovasyonunda Kilit Rol Sunum: Eric STUIVER BSc 11:40 – 12:00                               Kahve Molası 12:00 – 12:30                               Nanofabrikasyon Araştırma Merkezi Altyapısı İncelemesi Sunum: Burak BİRKAN - Sabancı Üniversitesi SUNUM 12:30 – 12:40                               Soru-Cevap                            Düzenleyen : TEMİZODA TEKNOLOJİLERİ DERNEĞİ 13:00 – 13:20                               İlaç İmalatındaki Tartım, Hazırlama ve Numune Alma İşlemlerinde Hava Akış Düzenleri ve Personel Koruması                            Düzenleyen : İNŞEL Sunum: Dr. Erkin BİLGESÜ 13:20 – 13:40                               Tartım ve Numune Alma Kabinlerinde Ürün ve Personel Koruması                            Düzenleyen : İNŞEL Sunum : Rainer HUNDCIKER 14:00 – 14:40                               Araştırmadan Üretime Bioreaktör Sistemleri                            Düzenleyen : ANT TEKNİK - APPLIKON BIOTECHNOLOGY Sunum: Menno WOLFF 15:00 – 15:40                               Tahribatsız Flakon Kapama Sağlamlılık Testi                            Düzenleyen : LIGHTHOUSE INSTRUMENTS Sunum: Richard MILLET, Vice President, European Sales 16:00 – 16:40                               Protein Saflaştırma Tekniklerinin Birleştirilmesi ve Mab Platformları Üzerinde Kullanımı                            Düzenleyen : ELİPS-GE Sunum : Alper URAS 17:00 – 17:40 Bayi Buluşması Düzenleyen : ART LABORTEKNİK   22/04/2017, Cumartesi / ASPENDOS SALONU 11:00 – 11:40 Tehlikeli Kimyasalların Doğru Depolanması ve Atık Yönetimi                           Düzenleyen : ORLAB Sunum: Nevin KOÇAKER 12:00 – 12:40                               Agilent Intuvo 9000 GC                            Düzenleyen : SEM LAB Sunum: Kartal ÇETİNTÜRK 13:00 – 13:40                               Laboratuvar Risklerini Kontrol Altında Tutmak                            Düzenleyen : LABSİAD Sunum : Nevin KOÇAKER 14.00 – 14.40                               Türkiye'nin Milli Yazılıma Sahip İlk Biyo-Görüntüleme Sistemi                            Düzenleyen : GEN PLAZA Sunum         : Yrd. Doç. Dr. M. Kamil TURAN 15:00 – 15:40 HEPA Filtrelemenin Akıllı Yolu, Metisafe den Yüksek Performanslı Fan Filtre Üniteleri                            Düzenleyen : METİSAFE Sunum : H. Hüseyin AYAR                            22/04/2017, Cumartesi / AKDENİZ SALONU                            PANEL / TÜRKİYE BİYOTEKNOLOJİ EKOSİSTEMİ: MEVCUT DURUM VE GELECEĞE BAKIŞ                            OTURUM 1 – Türkiye’nin Biyoteknoloji Aktörleri                            Moderatör : Prof Dr. Cengizhan ÖZTÜRK - Boğaziçi Üniversitesi – İNOVİTA – İSEK 11:00 – 11:20                               Türkiye'deki Biyoteknoloji Destekleri ve Kamu Stratejileri                            Sunum : Selin ARSLANHAN MEMİŞ, TEPAV Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı 11:20 – 11:40 Üniversitelerde Biyoteknolojik Alanda ArGe Çalışmaları                            Sunum : Prof.Dr. Ahmet ÇABUK, Biyoteknoloji Derneği 11:40 – 12:00                               Türkiye’de Biyoteknoloji Alanında Ekonomik Potansiyeli                            Sunum : Dr. Ercan VARLIBAŞ, VSY Biyoteknoloji 12:00 – 12:30                               Soru-Cevap                            OTURUM 2 – Türkiye’nin Biyoteknoloji Girişimcileri                            Moderatör: Prof.Dr. Rana SANYAL, Boğaziçi Üniversitesi LifeSci & RS Research 13:00 – 13:20                               Türkiye’de Yaşam Bilimleri ve Donanım Startup'ı Olmak: Engeller ve Fırsatlar                            Sunum : Prof. Dr. Fazilet VARDAR SUKAN, Ege Üniversitesi EBİLTEM-TTO                            Semih ERDEN, Ege Üniversitesi EBİLTEM-TTO, Anıl BAYBURA, YL Öğrencisi Ege Üniversitesi EBİLTEM-TTO 13:20 – 13:40                               Örnek Girişim İncelemesi                            Sunum : Deniz ALKANAT, Onko Koçsel 13:40 – 14:00                               Soru-Cevap 14:00 – 14:30                               Kahve İkramı                            OTURUM 3 – Türkiye’nin Biyoteknoloji Eğitimi                            Moderatör: Prof.Dr. Nesrin ÖZÖREN, Boğaziçi Üniversitesi LifeSci & MBG 14:30 – 14:45                               Gen Hareketi – 21. Yüzyılın Tsunami Dalgası                            Sunum : Halil AKSU, Gelecekhane 14:45 – 15:30                               Üniversitelerin İlgili Programılarının Kısa Tanıtımları                            (Davetli Üniversiteler: Acıbadem Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi, Bezmialem Üniversitesi, Boğaziçi     Üniversitesi)                 Düzenleyen : İSEK & İNOVİTA

https://yapex.com/14042016-temizoda-biyoteknoloji-analiz-ve-laboratuvar-fuarlari-20-22-nisan-2017-tarihlerinde-istanbul-lutfi-kirdar-kongre-ve-sergi-sarayinda-aciliyor-

SAĞLIK TESİSİ TASARIMLARINDA KONTAMİNASYONUN ÖNEMİ

Sağlık tesisleri , farklı amaçlarda ve işlevlerine uygun olarak tasarlanmalıdırlar. Bu tesisler, Hastaneler, İlaç Fabrikaları , Aşı ve Serum  Fabrikaları, Klinikler, Laboratuvarlar, Eczaneler vs dir.  Bu tesislerin herbirinde Bulaşma farklı biçimlerde gerçekleşmesine rağmen , temel sebebi insandır. Çünkü insan asıl bulaştırıcıdır. Bulaşma , insandan insana, çevreden insana , insandan çevreye  veyahut da  insandan ürüne , üründen insana , üründen ürüne  şekli ile gerçekleşmektedir.  Maddeler kendi başlarına hareket edemeyecekleri için , daha evvel de belirtildiği gibi insan kontrol altına alınmalıdır. İnsanın kontrol altına alınması ise yapması gereken fiillerin öncesinde kendisine sıkı sıkıya ve prosedürsel  olarak  öğretilmesi  ( Didaktik eğitimler ) ve SOP ( Standart Operasyon Prosedürü ) ile de desteklenmesi gerekir. Tasarım ile birlikte İnsan  Davranışlarının düzenlenmesi,    problemin  çözümünde yardımcı olacaktır. Kötü bir planlama ve tasarım; bazen insanın davranışları ile çözmesi istenen sorunları içinden çıkılmaz hale getirir. Bunun tersi ise , yani  çok yüksek seviyede teknoloji ile geliştirilmiş tesislerde de Bulaşma problemlerinin çözülmesi  hem çok pahalıdır hem de işletilmesi esnasında yüksek bilgi ve donanımlı personel gereksinimini ortaya çıkarır. ( Robot kullanımı ve benzer teknolojiler )Optimal yatırımlar ile tesis kurulumunda, dikkatlice tasarlanmış projeler ve titizlik ile yürütülen faaliyetler dizilimi birarada olmalıdır.Sağlık tesisleri, isimlerinden de anlaşıldığı üzere , sağlık hizmeti tesis etmek üzere kurulurlar . Gereken önem ve hassasiyet gösterilmemesi halinde tam tersi ,  yani sağlığı tehdit eden tesisler haline dönüşebilir. Yapılan işlerde buluşmanın zaman zaman kaçınılmaz olduğu alanlar da tarif edilecektir. Bu bölgeler  temizlenip gerekiyor ise dezenfekte edilip , tekrar kullanıma hazır hale getirilmelidir.Klinikte bir bulaşma , İlaç üretiminde , mikrobiyolojik kirlilik veya çapraz bulaşma gerçekleşmesi hali , çok daha büyük grupların risk altına girmesine sebep olacaktır. Aynı zamanda bu tesislerde çalışan vasıflı ve eğitilmiş uzman kadroların devre dışı kalması da söz konusudur.Bunun için tesis tasarımında , öncelikle bulaşmanın olacağı bölgeler fonksiyonel iş akışlarına göre titiz bir biçimde belirlenmeli ve tedbirler bulaşmanın gücüne göre alınmalıdır.  Gereğinden fazla yani abartılmış tedbirler de çok arzu edilmez. Çünkü uygulayıcılar zaman zaman sorguladıkları anlamsız buldukları eylemleri terk etme eğilimindedirler . Personel eğitimleri ile, tesis işletmelerinde tedbirlerin hangi mekanizmalara hizmet ettiği açık ve net bir şekilde belirtilmelidir. Sağlık Tesisleri büyüdükçe , Bulaşma kaynaklı riskler de o nispet de artar . Bu durumda ortaya çıkan problemin de çözümü oldukça güçleşir. Dolayısı ile tesislerin planlamasında optimal büyüklüğün belirlenmesi ustalık isteyen bir çalışma olacaktır. Yani bir taraftan ihtiyaçlar diğer taraftan risk ile bezendirilmiş teknolojik uygulamalar karışımı ile optimal tesis büyüklüğüne ulaşılmalıdır. Buna göre istediğimiz işleri yapabilecek yetenekte büyük bir kütleyi tek başına planlanan bölgeye monoblok yapı yerleştirmek yerine , kampüs mantığında uzmanlık alt grupları şeklinde yayılmış yapılar olarak ayırmak  daha sağlıklı olacaktır. Hiç şüphe yok ki bu ayrıştırma enerji dağıtım ve tesisat harcamalarını ve buna bağlı daha fazla arazi kullanma maliyetini gündeme getirecektir. Ancak tüm tesisi tehdit eden bir vakanın ortaya çıkması halinde ise  kat ve kat daha büyük bir ekonomik ve sosyal çöküntü riski ile karşılaşma olasılığı da vardır.Uzmanlıklarına göre ayrılmış klinik ve hastaneler ile moleküler özelliklerine göre ayrılmış ilaç üretim tesislerinin , çapraz bulaşmaya göre alacakları önlemler ve izolasyonlar daha kontrol edilir olacaktır.Tasarımlarda iş akışları esas alınır. Sağlık tesisleri diğer fonksiyonel yapılarda da olduğu gibi işin gerçekleşme kademelerine uygun olarak tasarlanır.  Bir ilaç üretim tesisinde fonksiyonlar genellikle , Ham Madde  Deposu , Tartım , Üretim ,  Paketleme , Bitmiş ürün depolama şeklinde gerçekleşir. Ancak uygulamada bir doğrultuda düzenli bir biçimde bu ilişkileri  yapılandırmak  çok kolay olmayabilir. Çünkü bu fonksiyonel ilişkilerin doğrusal olmayan çapraz ilişkiler ile de bağlanması kaçınılmaz olabilmektedir. Örnek olarak , ara ürün depolamalar, yıkama odaları , temizlik odaları, teknik tesisat odaları  vs . Bulaşmaya mani olabilmek için yapılan farklı işlerin farklı rotalarda sürdürülmesi  akıllıca bir yöntem olabilir. Örnek olarak ise tedarik ve üretim için gereken maddelerin beslendiği koridor ile bulaşmış malzemenin yıkamaya yönlendirildiği koridorların ayrı ayrı tasarlanması bulaşmaya mani olmak için iyi bir yol sayılabilir. Farklı rotalarda izlenen bu hizmetler  de ayrıca birbirini kesen başka faaliyetlerde tasarlanabilir. Örneğin teknik ve alt yapıdan sorumlu personel , gerekmesi halinde kendileri için tahsis edilmiş koridor ve yolları kullanmalıdır. Üretim faaliyetlerinin bir doğrultuda olması  tercih sebebidir. Zıt yönde hareketler ve zik zaklara sebep olacak mekan kullanımları tercih edilmemelidir.Bir klinik tasarımında ise hasta ulaşım koridorları ile sağlık personeli ve de teknik personelin ulaşım yolları ve asansörleri  farklı ve yeteri sayıda olmalıdır. Ürün her zaman planlandığı gibi uyumlu hızlarda işletme içerisinde seyir etmesine rağmen , bazen de beklenmeyen yığılmalar oluşabilmektedir. Bu yığılmalar için ara depolar ve bekletme alanları öngörmek karışıklık kaynaklı bulaşmaların önüne geçecektir.Tüm bulaşmaların kaynağı insan hareketlerinden doğar. Diğer bir deyişle bilinçli ve bilinçsiz davranışların sonucunda ortaya çıkar. Bulaşma kaçınılmaz ise hemen akabinde temizlik ve arındırma da kaçınılmaz olacaktır. ( yıkanma ve kıyafet değiştirme vs  ) Üretim bir takım faaliyetler dizilimi sonucunda oluşmaktadır. Bu faaliyetler farklı istasyonlarda gerçekleşir. Bir istasyondan bir diğer farklı istasyona gelindiğinde İstasyon giriş ve çıkışlarında bulaşmanın kontrolü de gerekmektedir. Bu tür kontroller hava kapanları sayesinde yapılmaktadır. Bir alanda giriş ve çıkışlarda bulaşmaya mani olmak için yapılan bu hava kapanlarında , ürünün müsaade edilmeyecek kirlilikte olan dış ambalaj malzemesinin soyulması veya üzerine koruyucu bir dış muhafaza  geçirilmesi veyahut da belirli bir süre kontrollü bir hava akışına maruz bırakılması söz konusu olabilir.Bulaşmanın önlenmesi tek başına mahallerin mimari fonksiyonel  alanlara bölünerek kullanılması şekli ile yeterli seviyede sağlanamaz. Mekanik tesisatın bir öğesi olan Havalandırma kanalları ve üzerinde bulunan farklı ayırma seviyelerinde dizili olan filtre yapılandırılması bulaşmanın önlenmesi için çok gerekli bir tasarım unsurudur.  Taze Hava akışının tavandan zemine doğru olması özellikle kişiden kişiye olan bulaşmalardan korunmada  önem arz eder. İstenmeyen kirliliklerden arındırma ve bulaşmayı önleme kademeli olarak sağlanır. En temiz ve kontrollü alan ile en kirli olduğu ifade edilen alan arasında farklı dizilimde alanlar yaratılır. Böylelikle bulaşmada risk bu  yapılanma ile azaltılmış olacaktır. Temizden kirliye , kirliden temize geçiş farklı mahal ve kategorilerde oluşturulur. Bu hacim değişiklikleri farklı hava basıncı kaskadları ile birbirlerinden ayrıştırılır.Bulaşma,  farklı iş gruplarında görevlendirilen personel  tarafından ortaya çıkabilir. Öngörüsü yapılabilen tüm bulaşmalara mani olmak için , iyi uygulamaların prosüdürlerce kontrol  altına alınması gerekir. Örneğin tasarım esnasında,  hijyen alanlarda davranış pratiği bir iş operatörü kadar gelişmiş olmayan teknik veya idari personelin veyahut bir ziyaretçinin böyle kritik bir alana ulaşmasına mani olacak tedbirler alınmış olmalıdır. Bu durum bir tasarım yani temel strateji eylemidir.Benzer şeklide aynı mahalde olması gereken bir iş operatörü ile bir temizlik personelinin en azından eş zamanlı olarak aynı yerde bulunmaması gerekir.  İş esnasında uzman operatör , durma ve  bekleme anında ise Temizlik uzmanının mahalde yer alması sağlanır. Kritik alanlarda tanımlanmışın dışında personelin bulunması da tercih edilmez. Bu durumun kontrol altına alınması  ise bir taktik yani işletme eylemidir.Bulaşmanın yönetilmesi esnasında en önemli enstrüman kritik parametrelerin  dikkatli bir biçimde izlenip değerlendirilmesidir.  Sağlık tesislerinde kritik fiziksel büyüklükler ise, Sıcaklık , Rutubet , Basınç ,Partikül, Mikrobiyolojik Koloni canlısı  ve sayısıdır. Bu parametrelerin tamamı veya yapılan iş için gerekli olabilecek olanları izleyip elde edilen neticelere göre Bulaşmanın önüne geçilebilir. Geriye dönük kontroller ise  , analiz ve tedbir şeklinde alınacak önlemlerin  tartışmaları için önemli kaynak olacaktır.Kullan ve işin bitince at uzaklaştır ( disposable) yöntemi  veya tekrar temizleyerek defalarca kullan yöntemleri Bulaşmayı önlemede başlangıç tasarımları içerisinde yer almaktadır. Kirli malzemenin bulaşmaya mani olacak atık yolları güzergahı üzerinde hareket etmesi beklenir.  Bu husus ile ilgili tercihler çevre ve finansal kriterlerin hepsinin bir arada değerlendirildiği   etütler neticesinde karara bağlanmalıdır. ( Temizlik esnasında tüketilen doğal kaynak ve çevresel kirlilik yükü tek kullanımlık malzeme tercihini bulaşmada öne çıkarmaktadır. Bu durum temizlik  esnasında oluşan insan hatalarının da önüne geçmektedir. )Hazırlayan: YENER&YENER    MÜHENDİSLIK DANIŞMANLIK ve TAAHHUT HIZMETLERI15/04/2020

https://yapex.com/saglik-tesisi-tasarimlarinda-kontaminasyonun-onemi

“Yeni Normallere Göre Yapılan Tasarımlar Turizmde Başarıyı Getirecektir”

Ödüllü projeleri ile ulusal ve uluslararası çapta başarılara imza atan Elips Tasarım Mimarlık Kurucusu Y. Mimar Feza Ökten Koca, Covid-19 pandemisi sonrası turizm sektöründe otellerin ve tatil köylerinin mimari açıdan ne tür değişiklikler yapması gerektiğini aktardı. Elips Tasarım Mimarlık Kurucusu Y.Mimar Feza Ökten Koca, Covid-19 pandemisi sonrasında turizm alışkanlıklarının ne yönde değişeceğini mimari açıdan değerlendirdi. Feza Ökten Koca’ya göre, turizmde önceliklerin değiştiğini kabul ederek, yeni normallerde göre yapılan tasarımlar başarıyı getirecek.Covid-19 pandemisi sonrası özellikle farklı ziyaretçilerin kullanımına açık olan otellerin ve tatil köylerinin iç düzenlemesinde değişiklikler yapılması gerektiğini vurgulayan Y.Mimar Feza Ökten Koca, bu konuda titiz davranan işletmelerin müşterilerinin güvenini sağlayabileceklerini dile getiriyor. Mimar, bu dönemde insanların seyahat ve konaklama konularında çok daha temkinli davranacaklarını sözlerine ekliyor: “Bugüne kadar genel olan her şey, artık daha kişisel hale gelmek zorunda. Buna en iyi örnek, otellerin restoran bölümleri olabilir. Bugüne kadar açık büfe sisteminin yaygın olması pandemi sonrası bu düzende ciddi farklılıklar getirecektir. Farklı kişilerin aynı şeylere dokunma ihtimali, yiyeceklere yaklaşma mesafesi ve kişilerin nefeslerinin yiyecekle ilişkisi, müşterilerin yiyecekleri alırken birbirlerine olan yaklaşma mesafeleri sorgulanmalı” diyen Feza Ökten Koca’ya göre açık büfe sisteminin yerini en kısa sürede alakart restoranlara bırakması gerekecek.Lobi yerleşimlerinin de tamamen sosyal mesafeler gözetilerek revize edilmesi gerektiğini dile getiren Feza Ökten Koca, özellikle havalandırma sistemlerinin elden geçirilmesinin ve hava temizleyici cihazlar kullanılmasının öneminin de altını çiziyor. Aynı zamanda mekanlarda sistematik dezenfeksiyon işlemleri yapılmasının ve temiz hava girişi sağlanmasının da hayati önem taşıdığını belirtiyor ve ekliyor: “Mekanların birçok farklı noktalarına el dezenfektan sağlayıcı cihazlar konulmalı, müşterileri bu konularda uyarma amaçlı yeni yönlendirmeler tasarlanmalı.”Otel odalarında yapılan günlük temizlikte tek kullanımlık temizlik pedleri kullanılmalıdır, böylelikle bir odada olabilecek bir virüs ya da mikrobun diğer bir odaya bulaşması engellenmeli. Her check-out sonrası dezenfeksiyon işlemi uygulanması gerektiğinden söz eden mimar, görevlilerin mutlaka maskeyle çalışmak zorunda olduğunu da sözlerine ekliyor. Feza Ökten Koca’ya göre mümkünse her odada hava temizleme cihazı olmalı ve girişlere mutlaka dezenfektan cihazları ve uyarılar yerleştirilmeli.Özellikle genelde tamamen kapalı alanlarda yer alan küçük-büyük toplantı odalarının havalandırma sistemlerinin tekrar elden geçmesi gerekmektedir. Buradaki şartlandırılmış havanın mutlaka dışarıdan alınan temiz hava ile sağlanması ve içerideki havanın devir daim etmesinin engellenmesi gerekmektedir, özellikle kullanılan filtrelerin değişmesi söz konusu olabilir. Hastanelerde kullanılan havalandırma sistemlerinde mutlaka hepa (High Efficiency Particulate Air) filtreler kullanılmaktadır, oteller de kapalı alanlarında kullandıkları havalandırma sistemlerinde hepa filtre sisteminden yararlanabilirler.Otellerde ve tatil köylerinde ortak tuvaletlerde sosyal mesafeye dikkat edilerek yerleşim yapılması gerektiğini dile getiren mimar, kişilerin bekleme noktalarının belirlenmesi gerektiğini vurguluyor ve ekliyor: “Sıcak hava üfleyen el kurutma cihazları artık kullanılmamalı. Ana girişler kapısız olarak ya da fotoselli kapılarla düzenlenmeli. Mümkün olduğunca elle dokunma olasılığını azaltıcı çözümlere gidilmeli. Özellikle tuvaletlerin egzos sisteminin çok iyi çalışması gerekmektedir. Virüsün insan dışkısında yaşadığı bilinmektedir, bu yüzden egzos çok önemlidir, aynı zamanda da rezervuar kullanımı sırasında mutlaka klozet kapağının kapalı olduğundan emin olunmalıdır.’’“Turizm yapılarında renovasyon şart ama mutlaka uzman mimarlarla yapılmalı...”Pandemi sonrası otellerde yapılması gereken düzenlemeler için kesinlikle yeni bir yönetmeliğe ihtiyaç olduğunu dile getiren Y.Mimar Feza Ökten Koca, bu yönetmelik oluşturulurken mutlaka turizmci, mimar, doktor gibi konu uzmanlarından oluşan bir ekiple belirlenecek kriterlerin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor. Aynı zamanda farklı tipteki otellere göre farklı yönetmelikler ve kontrol mekanizmaları oluşturulması gerektiğini de sözlerine ekliyor.‘’Mevcut otellerin duruma adapte edilebilmesi için renove edilmesi gerekecektir. Bu da tabii ki renovasyon projelerinde artışa neden olacak, ancak günün ekonomik koşulları bu girişimleri zorlayacak” diyen Feza Ökten Koca, doğru renovasyonun ekonomik olarak en doğru karar olduğunu ve ancak işin uzmanları ile gerçekleştirilebileceğini dile getiriyor.Her ne kadar dünya en zor günleri geride bırakıp normalleşme günlerine yavaş yavaş geçiyor olsa da henüz yaşadığımız sürece “pandemi sonrası” denilemeyeceğini aktaran Feza Ökten Koca, bu nedenle hala tedirginliğin sürdüğünü ve eski günlere bir anda geri dönülemeyeceğini dile getiriyor ve ekliyor: “Otellerin duruma bu açıdan bakması gerekir. Müşterilerin bu korkusunu yenebilecekleri düzene girdiklerini onlarla iyi bir şekilde paylaşmalılar.” Bu noktada müşteri güvenini kazanmanın oldukça önemli olduğunu belirten mimar, yeni normallere uyum sağlanarak turizmde başarılı olunabileceğini aktarıyor ve ekliyor: “Otel yöneticilerinin mutlaka konunun uzmanları ile birlikte çalışmalarını tavsiye ediyorum, özellikle doktorlardan mutlaka sürekli destek almalılar. Mutlaka müşterilerine karşı şeffaf olmalılar, söyledikleri şeylerin arkasında durmalılar. Müşterilerin güveni ancak bu şekilde kazanılır. Zor günlerde yeni yatırımlar yapmak zorundalar. Bundan birkaç ay önce hiç akılda olmayan yeni maliyetler ortaya çıktı ama bunu en iyi yapan kazanacak. Uzun vadeli düşünmeleri gerekiyor.” Turizm tesisi planlayan yatırımcıların mutlaka yeni normalleri dikkate alarak hareket etmelerini, planlanan ya da yapılmakta olan projelerde bu yönde revizyonlar yapmalarını tavsiye ediyor ve ekliyor: “Bu dönemde müşteri odaklı düşünmemiz ve önceliklerin değiştiğini kabul etmemiz gerekiyor.” Elips Tasarım Mimarlık Hakkında:Elips Tasarım Mimarlık İnşaat Ltd. Şti. 1999 yılında Y.Mimar Feza Ökten Koca tarafından kuruldu. Mimari tasarım hizmetleri ile başladığı yolculuğuna yıllar içinde iç mimari tasarım ve anahtar teslim uygulama işlerini de ilave etti.  Özellikle konut, ticari alanlar, yeme-içme, mağazacılık ve eğitim alanlarında projeler üretmektedir. Bu süreçte mobilya ve aydınlatma tasarımları da üretmeye başlayan Elips Tasarım Mimarlık, daha sonra bu çalışmaları FEZA markası altında yapmaya karar vermiştir. Mimar, iç mimar ve endüstri ürünleri tasarımcılarından oluşan ekibe her sene katılan stajyer ve yeni mezunların eğitimlerine Elips Tasarım Mimarlık’ta devam etme fırsatı verilmektedir. Feza Ökten Koca Hakkında:Lise eğitimini Özel Darüşşafaka Lisesi’nde, üniversite eğitimini İ.T.Ü. Mimarlık Fak. Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. 1994 yılında İ.T.Ü. Fen Bilimleri Ens. Bina Bilgisi Yüksek Lisans programından Y.Mimar ünvanı ile mezun oldu. Öğrenciliği sırasında başladığı çalışma hayatında, Orhan Çakmakçıoğlu Mimarlık Ofisi, Emlak Bankası mimari grup ve Can İnşaat’ta görev aldıktan sonra İngiltere’ye gitti ve Percy Thomas Partnership, Londra ofisinde çalıştı.1999 senesinde Elips Tasarım Mimarlık ofisini kurdu. Mimari projelerin yanı sıra İç mimari tasarım ve uygulama çalışmalarında yoğunlaşmaya başladı. 2005 yılında Halil Ökten ile birlikte Elwo Ahşap üretim tesisini kurdu. Ele aldığı konut, ticari ve eğitim mekan projelerinin tasarımının yanı sıra, gerçekleştirilmesi konularında uzmanlaştı. Mimarlığı, sadece bina ve mekan tasarlamak değil, kullanıcıya yaşam tasarlamak olarak tanımlamaktadır. Çalışmalarında en farklıyı ararken kullanıcı odaklı, sürdürülebilir, güne uygun ve yarını kucaklayabilen tasarımlar yapmaya çalışmaktadır. Tasarım olgusunu bir bütün olarak ele almak gerektiği düşüncesiyle mimari ve iç mimari projelere devam ederken FEZA markası altında mobilya tasarım çalışmaları da yapmaya başladı. 2013, 2014 ve 2015 yıllarında düzenlenen Alldesign fuarlarında, Design Week 2017, 3.İstanbul Tasarım Bienali’nde, Tomtom Backtohome ve Designhood 2018 etkinliklerinde mobilya koleksiyonlarını sergiledi. 2016 yılında FLY Collection parçalarından biri olan Boomerang isimli sandalye tasarımı ile Milano’da A’ Design Award ödülü aldı. 2018 yılında, BJK No1903 projesi ile Londra’da International Property Awards yarışması, Mixed-Use Interior kategorisinde Award Winner, Best of Turkey, Best of Europe ödüllerinin üzerine, Best of World ödülünü de kazanmıştır.2012-2017 yılları arasında Darüşşafaka Cemiyeti’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Cemiyet proje komitesindeki görevi devam etmektedir. Halen İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak proje yürütücülüğü de yapmaktadır.Kaynak: pRchitect İletişim ve Danışmanlık

https://yapex.com/yeni-normallere-gore-yapilan-tasarimlar-turizmde-basariyi-getirecektir

Ürün Grupları

> PROJE, TASARIM, TAAHHÜT   Mimari proje hizmetleri - Mühendislik hizmetleri - İnşaat taahhüt hizmetleri - Sistem ve yazılımlar > İNŞAAT & ALTYAPI Zemin ve altyapı ürün ve sistemleri - Temel sistemleri - İnşaat kalıp sistemleri - İnşaat iskele ve platformları - İnşaat/İş makinaları - El aletleri/hırdavat/nalburiye - Şantiye ekipman ve gereçleri > KABA YAPI & PREFABRİKASYON Kaba yapı ögeleri, bazlar, katkılar, donatılar, profiller - Prefabrik yapı sistem ve elemanları - Prefabrike hazır yapılar - Duvar elemanları, bloklar, paneller - Döşeme elemanları, bloklar, paneller - Merdiven konstrüksiyonları - Çatı konstrüksiyonları > İNCE YAPI MALZEMELERİ İnce yapı ögeleri, harç ve sıva, takviye, profil, levha, kaplama, ankraj - Yapı kimyasalları, katkılar, dolgular, yapıştırıcılar - Su yalıtım malzemeleri - Isı ve ses yalıtım malzemeleri - Pencereler, doğrama sistemleri, güneşkırıcılar - Kapı sistemleri (konut, bahçe, garaj, endüstriyel) - Kapı-Pencere donatıları, mekanizmalar, aksesuarlar - Camlar > BİTİRME MALZEMELERİ Cephe&zemin&tavan donatıları, profilleri, bezemeleri, elemanları - Giydirme cephe sistemleri - Cephe kaplamaları (sıvalar, boyalar, karolar, levhalar, doğaltaşlar) - Duvar kaplamaları (kağıtlar, tekstiller, lambriler) - Bölme duvar sistemleri - Asma tavan sistemleri ve levhaları - Zemin kaplamaları (tekstil, ahşap, sentetik, prekast, doğaltaş) - Çatı kaplamaları, çatı donatıları, çatı aksesuarları > MUTFAK-BANYO & ISLAK HACİMLER Mutfak donanımları (dolaplar, bitirmeler, ekipman ve aksesuarlar) - Banyo donanımları (dolaplar, kabinler, ekipman ve aksesuar) - Sağlık gereçleri (vitrifiyeler) - Sıhhi tesisat (armatürler, aksesuarlar) - Endüstriyel ekipman (mutfak ve banyo cihazları) > İÇMİMARİ Mobilyalar - Ev tekstili - İçmimari donanımlar, ekipman ve aksesuarlar > ÇEVRE DÜZENLEME & REKREASYON Kent ve çevre donanımları - Rekreasyon alanları donanımı - Yüzme havuzları ve donanımı - Spor alanları ekipmanı - Peyzaj düzenleme ve donanımı - Sanatsal donatılar > MEKANİK TESİSAT & İKLİMLENDİRME Mekanik tesisat ögeleri ( vana, pompa, yalıtım, tank, sayaç) - Borular ve bağlantı elemanları - Sıvı ve katı atık donanımları (drenaj, oluklar, gereçler) - Temizsu tesisatı (arıtmalar, ısıtmalar, kolektörler, sulamalar) - Gaz ve basınçlı hava tesisatı donanımı - Merkezi ısıtma/soğutma tesisatı donanımı (kazanlar, cihazlar, kanallar) - Isıtma tesisatı araçları (cihazlar, paneller, ısıtıcılar) - Soğutma-havalandırma-iklimlendirme araçları (cihazlar ve ekipman) - Enerji üretim sistemleri ve donanımı (solar, rüzgar, hidro, termal) > ELEKTRİK/ELEKTRONİK SİSTEMLER Elektrik tesisat ve şalt malzemeleri - Aydınlatma sistemleri, armatürleri - Görsel/işitsel sistemler ve donanımlar - Asansörler, yürüyen merdiven ve hareketli platformlar - Güvenlik sistemleri - Bina otomasyon sistemleri

https://yapex.com/urun-gruplari

Dezenfektanlar ve Sağlığa Etkileri

Dezenfektanlar dezenfeksiyon amacıyla kullanılan, mikroorganizmaları hücre zarı işlevini bozmak, hücre proteinlerini denatüre etmek, enzimlerin aktivitesini bozmak ve nükleik asitleri etkilemek gibi yollarla mikrobisit veya mikrobiyostatik etki özelliğine sahip maddelerdir.Kimyasal dezenfektanlar zararlı mikroorganizmaları kontrol etmek, önlemek veya yok etmek için kullanılan kimyasal maddelerdir. Hastaneler, sağlık tesisleri, gıda ürünleri üretim tesisleri, sıhhi ve benzeri hizmetler veren sektörlerden evlerimize kadar mikroorganizmaların neden olduğu hastalıkları ortadan kaldırmak için sıklıkla kimyasal dezenfektanlar kullanılmaktadır. Kimyasal dezenfektanlar, düzgün kullanılmadıkları takdirde çalışanlar için tehlikeli olabilir. Bazı kimyasal dezenfektanlar yanıcı ve patlayıcıdır. Uyumsuz kimyasallarla şiddetli reaksiyona girebilir ve toksik gazlar üretebilirler. Tüm kimyasal dezenfektanlar, doğası gereği, canlı organizmalar için potansiyel olarak zararlı veya toksiktir. Diğer toksik maddeler gibi, kimyasal dezenfektanlar vücuda alındıktan sonra insanlar için zararlı olabilir.Bununla birlikte, kimyasal dezenfektanlar, güvenlik önlemleri ile uygun şekilde kullanıldığında etkili ve güvenli araçlar olacaktır. Yanlış kullanılırlarsa, kullananlar için tehlikeli ve zararlı olabilirler. Dezenfeksiyon, hastalıklara neden olabilen mikroorganizmaları kontrol etmek veya yok etmek için kimyasal veya fiziksel araçların kullanıldığı bir süreçtir. Dezenfeksiyonun etkinliği ile ilgili üç seviye dezenfeksiyon vardır; 1) Yüksek seviyeli dezenfeksiyon, çok sayıda bakteri sporu hariç tüm mikroorganizmaları yok eder,2) Orta seviye dezenfeksiyon kontrolleri Mycobacterium tuberculosis, bitkisel bakteriler, çoğu virüs ve mantarlara etkili olup ancak bakteri sporlarını mutlak yok etmez,3) Düşük seviyeli dezenfeksiyon, çoğu bakteri, bazı virüs ve mantarları yok eder, ancak Mycobacterium tuberculosis veya bakteri sporları gibi dirençli mikroorganizmaların yok edilmesine güvenilemez.Dezenfekte edici ajanlar, bakteri, virüs veya mantar gibi zararlı mikroorganizmaları kontrol etmek veya yok etmek için kullanılan maddelerdir. Birçok dezenfektan, eylemlerinde spesifik değildir ve bir dizi mikroorganizmaya karşı hareket etmektedir. Kimyasal dezenfektanlar kimyasal özelliklerine göre gruplandırılabilir. Hücre duvarını parçalamak, proteinleri veya lipitleri denatüre etmek, oksidasyon, alkilasyon gibi mikroorganizmaları yok etmek için dezenfektanın konsantrasyonu, temas süresi, sıcaklık, pH, organik maddelerin ve metal iyonlarının varlığı gibi çeşitli etki modlarında çalışırlar. Kullanılacak dezenfektan seçimi belirli durumlara bağlıdır. Bazı dezenfektanlar, etkili dezenfeksiyon için mikroorganizmaları yok etmedeki geniş spektrumu nedeniyle kabul edilirler. Diğerleri daha az sayıda hastalığa neden olan organizmayı yok ederler ancak kimyasal dezenfektanlar insan için daha az veya toksik olmadığı ve gerekli dezenfeksiyon seviyesi düşük olduğu için tercih edilir. Sürfaktan etkiye sahip olan ve “tek aşamalı” işlemde temizlemek ve dezenfekte etmek için kullanılan dezenfektanlar bulunmaktadır. Kimyasal Dezenfektan SınıflarıDezenfektanlar kimyasal bileşimleri temelinde sınıflara ayrılabilir ve her sınıfın özellikleri, tehlikeleri, toksisiteleri ve çeşitli mikroorganizmalara karşı etkinliği vardır. Sınıflar aşağıdaki gibidir:1. Alkoller: Genellikle %70 izopropil veya %60 ila 80 etil formundaki alkoller yaygın kullanılan dezenfektanlardır. Bakterilere ve kılıflı virüslere karşı etkilidirler. Alkoller bakteri sporlarına ve kılıfsız virüslere karşı etkili değildir. Alkoller antiseptik etkileri biraz yavaştır.2. Aldehitler: Aldehitler geniş spektrumlu dezenfektanlardır. En yaygın olarak kullanılan ajanlar formaldehit ve gluteraldehid'tir. Aldehitler bakteri, mantar, virüs, mikobakteri ve bakteri sporlarına karşı çok etkilidir.3. Klor Bileşikleri: Klor bileşikleri, geniş spektrumlu olarak kabul edilir, bakterilere, kılıflı ve kılıfsız virüslere, mikobakterilere ve mantarlara karşı etkilidir. Yüksek konsantrasyonlarda, klor bileşikleri sporları öldürücü olabilir. En yaygın kullanılan ajanlar klor dioksit, sodyum hipoklorit (klorlu ağartıcı) ve kalsiyum hipoklorittir.4. İyot Bileşikleri: İyot bileşikleri geniş spektrumlu olup çeşitli bakteri, mikobakteri, mantar ve virüsler için etkili kabul edilir. İyot tentürü cilt kesikleri ve sıyrıklar için antiseptik olarak kullanılabilir. İyot maddeleri, kuaterner amonyum bileşikleri ve organik döküntüler tarafından inaktive edilir. Bir iyodofor, iyot ve bir çözündürücü ajan veya taşıyıcının bir kombinasyonudur. Ortaya çıkan kompleks, sürekli salınımlı bir iyot haznesi sağlar ve mikroorganizmaları öldürmek için sulu çözeltide az miktarda serbest iyot salar.5. Fenolikler: Dezenfektanlar, fenol (karbolik asit) türevleridir. Karakteristik bir çam katranı kokusu vardır ve suda süt görünümde çözünür. Fenoller (%5 konsantrasyonda), kılıflı virüsler için bakterisit, tüberküloidal (Mycobacterium tuberculosis öldüren), fungisit ve virütik olarak kabul edilir. Organik materyalin varlığında iyot veya klor içeren dezenfektanlardan daha fazla aktivitelerini korurlar. Kresoller, hekzaklorofen, alkil ve kloro-türevleri ile difeniller, fenolün kendisinden daha aktiftir.6. Kuaterner Amonyum Bileşikleri: Benzalkonyum klorür gibi kuaterner amonyum bileşikleri genellikle kokusuz, renksiz, tahriş edici olmayan ve koku gidericidir. Bileşikler dezenfektan ve bazıları ise deterjan etkisine sahiptir. Bununla birlikte, bazı kuaterner amonyum bileşikleri, bazı sabun kalıntıları varlığında inaktive edilir. Organik malzemenin varlığında antibakteriyel aktiviteleri azalır. Kuaterner amonyum bileşikleri bakterilere karşı etkili ancak mantar ve virüslere karşı bir dereceye kadar etkilidir.7. Oksitleyici Ajanlar: Yaygın oksitleyici maddeler hidrojen peroksit, ozon, perasetik asit ve potasyum permanganattır. Antiseptik olarak kullanılan hidrojen peroksit, cansız nesnelerin dezenfeksiyonunda da etkilidir. Yüksek sıcaklıklarda çalıştırıldığında sporlara etkili olabilir. Perasetik asit etkili sıvı sporisidlerden (sporları öldürücü) biri olup toksik kalıntı bırakmadığı için gıda işleme ekipmanlarının ve tıbbi cihazların dezenfeksiyonunda yaygın olarak kullanılmaktadır. Potasyum permanganat geniş antimikrobiyal özelliklere sahiptir. Dezenfeksiyon için etkili bir algisid (Su yosunlarının yaşamını durdurucu madde) (%0,01) ve virucidtir. (%1). Ancak, >1:10.000 konsantrasyonlarda dokuları tahriş etme eğilimindedir.8. Diğerleri: Etilen oksit, bakteri sporları ve virüsler dahil olmak üzere mikroorganizmalara karşı çok geniş biyosit aktivitesine sahip bir dezenfekte edici ajan olarak geniş bir kullanıma sahiptir. Oldukça yanıcı bir kimyasaldır. Toksik, mutajenik ve kanserojendir. Klorheksidin, yaygın olarak kullanılan dezenfektanlardan biri olan biguanid bir bileşiktir. Çoğu bakteriye karşı etkilidir ve dokuları tahriş etmez. Biguanid'in geniş bir antibakteriyel spektrumu vardır, ancak virüslere karşı etkinliği ile sınırlıdır ve sporisidal, mikobakterisidal veya fungisidal değildir.Dezenfektanların tehlikeleriKimyasal dezenfektanlar, doğru kullanıldıklarında virüsleri ve mikroorganizmaları ortadan kaldırmak için etkili ve güvenli araçlardır. Aksi takdirde, tehlikeli olabilirler. Dezenfektanlar, kullananlar için potansiyel olarak tehlikeli özelliklere sahip olabilirler. Örneğin etilen oksit oldukça yanıcı ve patlayıcıdır. Güçlü oksitleyiciler gibi kimyasal dezenfektanlar, diğer kimyasallarla reaksiyona girerek zehirli gaz ürünlerini üretebilirler. Dezenfektanlar güvenli bir şekilde kullanılmazsa kimyasal dezenfektanların çoğu kullananlar için zararlıdır. Bazı kimyasal dezenfektanlar cildi, gözleri ve solunum sistemini tahriş ederler. Oldukça aşındırıcı dezenfektanlar cilt veya gözlerle temas ettiğinde ciddi hasar verebilir. Havadaki dezenfektanlar kötü havalandırılan alanlarda kullanılırsa solunum problemlerine de neden olmaktadır. Belirli bir kullanım için bir dezenfektan seçerken, kullanıcı kimyasal dezenfektanın tehlikeli özelliklerini dikkate almalıdır. Kullanılan tüm dezenfektanlar için Malzeme Güvenlik Bilgi Formu (MSDS), kimyasallarla çalışacak veya kullanacak tüm kişiler tarafından okunmalı ve anlaşılmalıdır.Kimyasal tehlikelerKimyasal dezenfektanlar kullanıldığında yanıcılık potansiyel tehlikelerden biridir. Alkoller, özellikle alkoller sis olarak püskürterek uygulandığında bir alev, kıvılcım veya herhangi bir ateşleme kaynağının yakınında kullanıldığında tutuşabilecek yanıcı sıvılardır. Etilen oksit, hacim olarak %3 ila %100 arasında bir patlayıcı konsantrasyon aralığına sahip olup oldukça yanıcı ve patlayıcı bir gazdır. Sıvı formalin veya paraformaldehit tarafından üretilen formaldehit gazı, karakteristik keskin bir kokuya sahiptir ve oldukça yanıcıdır. Hava ile patlayıcı karışımlar oluşturur ve patlayıcı konsantrasyonları hacimce %7 ila %73 arasında değişir. Hidrojen peroksit güçlü oksitleyici özelliklere sahiptir ve yanıcı madde üzerine yüksek konsantrasyonlu peroksit çözeltilerinin dökülmesi anında yangına neden olabilir. Sulu çözeltilerdeki sodyum hipoklorit patlayıcı değildir, ancak susuz sodyum hipoklorit patlayıcı bir madde haline gelir. Kalsiyum hipoklorit yanıcı değildir. Bununla birlikte, yanıcı maddelerle oksitleyici görevi görür.Kimyasal dezenfektanların diğer kimyasal maddelerle karıştırılması tehlikeli olabilir. Toksik bir gaz olan klor, örneğin asidik temizleme maddeleri gibi asitlerle karıştırıldığında sodyum hipoklorit çözeltilerinden (ağartma çözeltileri) hızla salınır. Bu gibi durumlarda, kullananlara ölümcül olabilecek yüksek klor konsantrasyonlarına maruz kalabilirler. Kalsiyum hipoklorit suda veya ısıtıldığında kolayca ayrışır, oksijen ve toksik klor salar. Amonyak, aminler veya indirgeyici ajanlarla patlayıcı reaksiyona girebilir. Formaldehit güçlü oksitleyicilerle karıştırıldığında, şiddetli reaksiyonlar meydana gelebilir. Formaldehit çözeltisinin (formalin) potasyum permanganat ile karıştırılması patlamaya neden olabilir.Sağlık için tehlikelerFormaldehit etkili bir dezenfektandır. Toksik ve kanserojen bir kimyasaldır ve göz tahrişine, öksürüğe, nefes darlığına, cilt tahrişine, kronik bronşite ve astımın alevlenmesine neden olabilir. Başka bir kanserojen oluşturmak için klor ile reaksiyona girebilir. Etilen oksit solunması halinde toksiktir. Aynı zamanda cildi, gözleri ve solunum yollarını tahriş edicidir. Etilen oksit sinir sistemine zarar verebilir ve kimyasal aynı zamanda bir kanserojendir. Glutaraldehit, cilt, gözler ve solunum sistemini kuvvetli tahriş edicidir. Kimyasalla temas ciltte hassasiyete neden olarak alerjik kontakt dermatite yol açabilir.Kimyasal maddelere maruz kalmak astımı şiddetlendirebilir. Yüksek hipoklorit konsantrasyonları mukoza zarlarını, gözleri ve cildi tahriş edicidir. Konsantre hidrojen peroksit çözeltisi aşındırıcıdır ve ev içi güçlü peroksit çözeltileri lokal yanıklara, mukoza zarının, gözlerin ve cildin tahriş olmasına neden olabilir. Kuaterner amonyum bileşikleri, kimyasal özelliklere ve konsantrasyona bağlı olarak cilt ve mukoza zarında hafif ila şiddetli tahrişe neden olabilir. İyot çözeltileri ve iyodoforları işleyen çalışanlara alerjik reaksiyonlar meydana gelebilir. Konsantre iyot bileşikleri cildi tahriş edebilir. Fenol dezenfektanları ciddi vakalarda cildin tahriş olmasına, lokal yanıklara, baş ağrısına, kusmaya, ishale ve böbreklerde hasara neden olabilir. Alkol dezenfektanları yaralı cildi tahriş edebilir. Konsantre alkol buharının solunması solunum yollarında tahrişe neden olabilir ve merkezi sinir sistemini etkiler.Dezenfektan Kullanımında Güvenlik ProgramıDezenfektanlarla kullanan veya uğraşan çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlamak için dikkatle planlanmış bir kimyasal güvenlik programı şarttır. Bir kimyasal güvenlik programının amacı, işyerindeki kimyasallara maruz kalmanın olumsuz sağlık ve güvenlik etkileri riskini en aza indirgemek için potansiyel tehlikeleri sistematik olarak tanımlamak ve araştırmaktır. Programda, öncelikle dezenfektanların kimyasal tehlikeleri tanımlanmalıdır. Bu tehlikelerden kaynaklanan riskler, çalışma durumları ve ilgili personel dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Daha sonra, riskleri ortadan kaldırmak veya azaltmak için, etkinlikleri düzenli olarak izlenecek ve gözden geçirilecek uygun önleyici ve / veya kontrol önlemleri oluşturulmalıdır. İlgili tehlike bilgileri ve koruyucu önlemler etkilenen tüm çalışanlara iletilmelidir. Kimyasal güvenlik programı, acil durum müdahalelerinin planlanması ve çalışanların eğitimi gibi diğer unsurları da içermelidir.Kimyasal güvenlik programı, etkin bir şekilde uygulanmasını kolaylaştırmak için işyerinin genel güvenlik yönetim sistemine organize edilmeli ve entegre edilmelidir. İşverenler, programın geliştirilmesi, uygulanması ve sürdürülmesi için yeterli insan gücü ve kaynakları kullanmalıdır.Bir kimyasal güvenlik programı aşağıdaki ana unsurları içermelidir:Risk değerlendirmesi: Dezenfektanların kullanımını içeren malzeme ve süreçlerden kaynaklanan potansiyel tehlikeleri belirlemek ve mevcut kontrol önlemlerinin yeterliliğini ve etkinliğini dikkate alarak bunların ilişkili risklerini değerlendirmek,Güvenlik önlemleri: Riskleri ortadan kaldırmak veya kabul edilebilir seviyelere indirmek için önleyici ve / veya kontrol önlemleri almak ve sürdürmek, Acil duruma hazırlık: Acil müdahale için plan ve prosedürler oluşturmak,Tehlike iletişimi: Malzeme ve süreçlerle ilgili güvenlik ve sağlık bilgilerinin yeterli eğitim ve öğretim yoluyla çalışanlara dağıtılması için uygun ve etkili araçların oluşturulması, İzleme ve gözden geçirme: Kabul edilen güvenlik önlemlerinin etkinliğini, yeni gereklilikler veya malzeme veya süreçlerdeki önemli değişiklikler için gerekli olabilecek düzenli gözden geçirme ve revizyon ile izlemek.İşyerinin bireysel durumuna bağlı olarak, işverenler kimyasal güvenlik programına muayene, kaza araştırması ve sağlık gözetimi gibi diğer unsurları dahil etmeyi yararlı olabilir. Sonuç olarak dezenfektan kullanımında bilinçli davranmak ve dezenfektan tipine göre gerekli kullanım prosedürlerine uymak kendi ve çevremizdekilerin sağlığı açısından çok önemlidir.Prof. Dr. Y. Birol SAYGIBeykoz Üniversitesi  

https://yapex.com/dezenfektanlar-ve-sagliga-etkileri

CORONAVİRÜSLE TOPYEKÜN MÜCADELEYE BOĞAZİÇİ DESTEĞİ

Boğaziçi Üniversitesi farklı alanlarda çalışan akademisyenleriyle yeni tip koronavirüs (Covid-19) ile mücadele kapsamında Sağlık Bakanlığı koordinasyonuyla Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nın (TÜSEB) başlattığı aşı, ilaç ve tanı kiti geliştirme projelerinin yanı sıra tedavi süreçlerinde çok ihtiyaç duyulan solunum cihazlarının yerli üretimine yönelik projeler için destek verici çalışmalara başladı. Korona testi sayılarını hızlıca arttırmak üzere Boğaziçi’nden 6 adet cihaz TÜSEB'in koordinasyonu ile çeşitli kamu kurum, üniversite ve özel sektörden cihaz destekleri alındı. Bu çerçevede Koronavirüs ile mücadele çalışmaları kapsamında test sayılarını hızlıca arttırmak üzere hali hazırda TÜSEB bünyesinde biri İstanbul diğeri Ankara’da iki test merkezi kuruldu. Bu merkezler, test kapasitesini yaklaşık 2 katına çıkartarak günde 10.000 ek test yapılmasının önünü açacak. Bu çalışmalara destek amacıyla Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Kimya Mühendisliği Bölümü, Çevre Bilimleri ve Biyomedikal Mühendisliği Enstitülerinde bulunan 6 adet qRT-PCR cihazı TÜSEB yetkililerine teslim edildi ve ihtiyaç duyulan Korona Tanı laboratuvarlarına gönderildi. Aşı geliştirme projesi kapsamında Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, TÜBİTAK ve TÜSEB’in kurduğu konsorsiyumda yer alan Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim  Üyesi Prof. Dr. Nesrin Özören ve ekibi ise Koronavirüs aşısı için çalışmalara başladı. Onaylanmış bulunan “ASC Zerrecik Teknolojisi kullanılarak SARS-COV2 (COVID-19) Aşı Geliştirilmesi” temalı proje ekibinde Boğaziçi Üniversitesi MBG’den Dr. Öğr. Üyesi Tolga Sütlü, İstanbul Teknik Üniversitesi MBG’den Prof. Dr. Gizem Dinler Doğanay ve TÜBİTAK-MAM-Gen Mühendisliği Enstitüsü müdürü Prof. Dr. Şaban Tekin yer alıyor. Uzmanların çalışmalarını kolaylaştırmak üzere Bebek Kapı’da faaliyet gösteren Bebek Misafirhanesi de Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü tarafından araştırmacıların konaklayabilmeleri için düzenlendi. Boğaziçili Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyeleri gönüllüleri mobilize etti Konuyla ilgili görüş aldığımız Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi ve Moleküler Biyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Nesrin Özören, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Tolga Sütlü, Doç. Dr. Umut Şahin ve Doç.Dr. Arzu Çelik Fuss’un da destekleriyle yürütülen çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: ‘’Moleküler Biyoloji Derneği Yönetim Kurulu’nda bulunan dört MBG öğretim üyesi Korona testlerinin yaygınlaşması için önderlik etti.  Bu kapsamda öncelikle sosyal medya üzerinden 5000 üzerinde uzman moleküler biyologa ulaşıldı bu uzmanların listesi TÜSEB Başkanı Prof. Dr. Adil Mardinoğlu’na iletildi. Sosyal medya mobilizasyonu ve görev alacak uzmanların belirlenmesinde Boğaziçi Üniversitesi Öğr. Gör. Dr. Tolga Sütlü efektif bir çalışma yürüttü.  Listede en tecrübeli 180 kişi ile ilgili internet üzerinden mülakatlar yapıldı ve Ümraniye Eğitim ve Araştırma ile Ankara’daki Aziz Sancar Araştırma merkezlerinin Korona testi yapacak eğitimli iş gücü hızlıca mobilize edildi. Bu gönüllüler 31 Mart itibarı ile eğitimlerini tamamlayarak test yapmaya başladı. Halen günde 20 bin üzerine çıkan sonuçlanan test sayılarında bu uzmanların katkıları büyük. Üç vardiya 8 saat çalışan bu biyologlar tam kapasiteye erişildiği takdirde günde 10 bin üzerine sonuç verebilecek.  Bu olumlu örneklerden de güç alan TÜSEB halen İstanbul, İzmir, Bursa, Gaziantep ve diğer illerde de benzer merkezleri hızla çalışır düzene getirmekte. Burada eksik olacak qRT-PCR cihazları Boğaziçi Üniversitesi dahil tüm ilgili üniversitelerden geçici süre toplandı. Ayrıca bir yıl önce MBG bölümünden doktora derecesi ile mezun olan ve Moleküler Biyoloji Derneği Yönetim Kurulu’nda  öğrenci temsilcisi olarak yer alan Dr. Burçin Duan Şahbaz da fiilen test merkezinde qRT-PCR sistemi ile tanı yaparak katkıda bulunuyor. MBG Bölümü’nden Doç.Dr. Arzu Çelik Fuss ise çeşitli ihtiyaç duyulan sarfların hastanelere ulaştırılması için koordinasyon görevi üstlendi.  Gerekli olması durumunda Dr. Çelik ve MBD daha kapsamlı sarf tedarik mobilizasyonunu da sağlamaya niyetli’’. Solunum cihazları üretimine Boğaziçi'nden destek Boğaziçi Üniversitesi ayrıca koronavirüs hastalığının tedavi süreçlerinde çok ihtiyaç duyulan solunum cihazlarının yerli üretimine yönelik projelere de destek verecek. Bu çalışmalar ise Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi ve İSEK Kurucu Koordinatörü Prof. Dr. Cengizhan Öztürk‘ün koordinatörlüğünde yürütülecek.15/04/2020

https://yapex.com/coronavirusle-topyekun-mucadeleye-bogazici-destegi

UZAKTAN EĞİTİM 7/24 ÖĞRENME İMKANI VERİR

Koronavirüs salgını nedeniyle Boğaziçi Üniversitesi’nde tüm derslerde uzaktan eğitim 6 Nisan’da başladı. Türkiye genelinde yükseköğretim kurumları ile ilk ve ortaöğretim düzeyinde de uzaktan eğitimler devam ediyor. Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuna Tuğcu ve ekibi ise 16 yılda 20 binden fazla öğrencisine kendi geliştirdikleri özgün sistemle programlama öğretmeyi başardı. 2004’ten beri geliştirilmekte olan sistem sayesinde aynı anda yüzlerce öğrenci interaktif olarak programlama öğrenebiliyor. Sorularımızı yanıtlayan Prof. Tuğcu, çevrimiçi (online) eğitimin 7/24 öğrenme fırsatı sunduğunu belirterek, “İyi kurgulanmış çevrimiçi eğitim sayesinde öğrenciler istedikleri an ve istedikleri her yerde öğrenebilir. Çevrimiçi eğitim içeriğin canlı ve interaktif (etkileşimli) olmasını sağladığı için hem uzaktan eğitim hem de yüz yüze örgün eğitimi güçlendiriyor. Geliştirdiğimiz sistem sadece üniversite değil, ilk ve ortaöğretim düzeyinde de programlama eğitiminde niteliği artırabilir. Bunun için elimizde iyi bir örnek var” diyor. Boğaziçi Üniversitesi’nde 2020 Bahar dönemi eğitim ve öğretim faaliyetleri 33 lisans ve 67 lisansüstü programda kayıtlı 15.692 öğrenciye uzaktan eğitim yöntemleri ile yapılacak şekilde tasarlandı. 6 Nisan'da başlayan çevrimiçi eğitimlerin geliştirilmesine katkı sağlayan ve üniversitedeki programlama derslerini 2004’te uzaktan eğitime taşıyan bilgisayar mühendisliği bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Tuna Tuğcu, bu alanda uzman bir bilim insanı. "Programlamaya Giriş" ile "Nesne Tabanlı Programlama" dersleri için geliştirdiği çevrimiçi sistemle aynı anda yüzlerce katılımcıya interaktif eğitim olanağı sağlayan Prof. Tuğcu, 16 yılda 20 binin üzerinde öğrenciye programlama öğretti. Boğaziçi Üniversitesi Kurumsal İletişim Ofisi’nin sorularını telekonferans yöntemiyle yanıtlayan bilim insanı, uzaktan eğitim ve geliştirdiği sistemi şöyle anlatıyor: “SİSTEMİ GELİŞTİRMEYE 2004’TE BAŞLADIK”2004’te Programlamaya Giriş dersini ilk kez uzaktan eğitimle vermeye başladım. Sistemin ilk jenerasyonu sadece C dili sınavlarındaki öğrenci yanıtlarını otomatik notlandırmayı sağlıyordu. 2007’de geçtiğimiz web tabanlı ikinci jenerasyon sistem ise tüm dünyada türünün ilk örneğiydi. Dağhan Dinç’in büyük emekleriyle geliştirdiğimiz “Online Compiler” isimli bu sistem öğrencilerin evde ve okulda sürekli kullanabildikleri, içerik içinde derlenebilen örnek kodları barındıran bir sistemdi. 2013’teyse öğrencilerimizin evlerinde bilgisayar ve internet imkanlarının gelişmesiyle çevrimiçi ve çevrimdışı çalışabilen ve sektörde yoğun kullanılan Eclipse geliştirme ortamına gömülü üçüncü jenerasyon Teaching.Codes sistemini geliştirdik. "Teaching.Codes" ile "C/C++" dilinin yanı sıra "Java", "Python", "Ruby", "NodeJS", "Go", "Perl" ve "R" gibi popüler dilleri de destekliyoruz. Bu sistemde öğrencilerimiz aynı uygulamanın içinden hem ders içeriğine ulaşıyor hem de tek tuşa dokunarak uygulamanın içindeki canlı örneği kendi bilgisayarına indirip Eclipse’e transfer edip otomatik olarak dersin hocasının anlatmakta olduğu dosyayı açmış ve hocanın anlatmakta olduğu satıra odaklanmış oluyor. Bütün bunların tek tuşla yapılıyor olması büyük sınıflarda örneğe geçerken her öğrencinin farklı bir sorun yaşaması ve derste dikkatin dağılmasının önüne geçiyor.Ayrıca ders içeriği içinde yanıtı gizleme ve gösterme, hatırlamak için başka bir bölüme atlayıp kalınan sayfaya geri dönme gibi basit görünen ama derste öğrencinin dikkatinin dağılmamasını ve öğretimi kolaylaştırıcı özellikler içeren canlı içerik eğitimin kalitesini artırıyor.  "HER HAFTA 450 ÖĞRENCİYE QUİZ VERİYORUZ"Teaching.Codes ayrıca yüzlerce öğrenciye aynı anda sınav veya quiz (küçük sınav) yapma ve yanıtları otomatik notlandırma imkanı sağladığı için hem öğretim üyesinin araştırmaya da vakit bulmasına fırsat veriyor hem de yüzlerce hatta binlerce kişiye ders anlatma imkanı sağlıyor. Giriş Programlama dersimizde her hafta 450 öğrenciye quiz veriyoruz. Bu 450 öğrencinin sınavlarının değerlendirilip her öğrencinin her sınavı için ayrı ve oldukça detaylı karneler üretmemiz ise toplam 20 dakika sürüyor. Yaptığımız birçok quiz ile hem öğrencilerimizin üzerindeki sınav baskısı azalıyor, hem de programlamayı daha iyi öğrenmeleri sağlanıyor. Sınavlar da sistem tarafından değerlendirildiği ve detaylı karne ile tüm hatalar gösterildiği için öğrenciler sınav sonuçlarını daha az sorguluyor. Ayrıca sınav sırasında öğrencilere her soru için test senaryoları da verdiğimiz için sınavları öğrenci için bir öğrenme tecrübesine çeviriyoruz. "SİSTEMİMİZ TÜRKİYE ÖRNEK OLABİLİR"Uzun yıllardır uzaktan programlama eğitim konusunda çalışıyorum. Geliştirdiğimiz üçüncü nesil sistemimiz, üniversitelerimiz ile ilk ve ortaöğretim düzeyinde de iyi bir örnek olabilir. Türkiye’de tüm üniversitelerde olmadığı gibi, tüm ilk ve ortaöğretim okullarında da eğitim kalitesi aynı seviyede değil. Boğaziçi’nde programlama derslerinde kullandığımız bu sistem, her yerde programlama eğitiminde kalitenin artmasını ve ülke çapında homojen olmasını sağlayacaktır. Bunun için elimizde iyi bir örnek var ve değerlendirilebilir. "UZAKTAN EĞİTİM YENİ FIRSATLAR SUNACAK"Boğaziçi’nde de Koronavirüs salgını nedeniyle tüm dersler uzaktan eğitim kapsamına alındı. Uzaktan eğitimle ilgili öğrenci ve eğitimcilerde soru işaretleri olabiliyor. Ben çevrimiçi eğitim ile yüz yüze eğitimin bir arada olduğunda en iyi verimin alındığını düşünüyorum. Yüz yüze eğitimin duraklaması öğrencilerimle ders sonrasında dersliğin önünden sohbet etme imkanımızı kaldırdı. Ancak uzaktan eğitimle öğrencilerimize 7/24 öğrenme fırsatı sunmuş oluyoruz. Yüz yüze ders birkaç saat sürerken, uzaktan eğitim sabaha karşı saat 3’te bile çalışmanızı sağlayabiliyor. Uzaktan eğitim doğru altyapı ve içerikle tasarlandığında çok değerli  imkanlar sunabilir. Boğaziçi’nde başlayan uzaktan eğitim döneminin de öğrencilerimize yeni fırsatlar sunacağını düşünüyorum.  15/04/2020   

https://yapex.com/uzaktan-egitim-724-ogrenme-imkani-verir

Turizm Endüstrisi Akreditasyon Kuruluşlarına “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” Denetlemesi İçin Yılda 60 Milyon TL Ödeme Yapacak

Sağlıklı Turizm Sertifikasyon programı, "Yolcu sağlığı ve güvenliği", "Çalışan sağlığı ve güvenliği", "Tesislerde alınan önlemler" ve "Ulaşım araçlarında alınan önlemler" olmak üzere 4 ana başlıkta toplanıyor. 160 kriterin yer aldığı 'Sağlıklı Turizm Sertifikası' alınmasının zorunluluk değil gönüllülük esasına bağlı ve müşteri güvenliği ön plana alınmaktadır.“Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde, Sağlık, Ulaştırma, İç İşleri ve Dış İşleri Bakanlıklarının katkıları ve Birliğimizin de dahil olduğu tüm sektör paydaşların iş birliğiyle hazırlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu kapsamda havalimanı işletmeciliği, yerli hava yolları, karayolları ve turizm tesisleri için ayrı ayrı oluşturulan pandemi protokolleri ve sertifikasyon süreçlerini 04 Mayıs 2020 tarihi itibarıyla tamamladı.Koronavirüs salgınına yönelik alınacak önlemler kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programına 11 günde 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yapıldı.Sertifikasyona bakanlık belgeli 4105 belgeli tesisten 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yaptı.Sertifikasyon için en yüksek başvuru 483 otel ile Akdeniz Bölgesi’nden gelirken bunu 466 otelle Marmara takip etti. Üçüncü sırada ise 257 otelle Ege yer aldı.İç Anadolu Bölgesi’nden 94, Karadeniz’den 59, Güneydoğu Anadolu’dan 29, Doğu Anadolu’dan ise 10 otel sertifikaya başvuru yaptı.
Sertifikayı verecek olan firmalar tesislere aylık düzenli kontrol ve denetimler yaparak standartların korunmasını sağlayacak. Otellerin sertifika için ödeyeceği ücret ise, yatak sayısına bağlı olarak aylık 400 ila 2 bin 600 TL arasında değişiyor. Yeme – içme tesislerinde de bu ücret metrekaresine göre 400 ila 1.250 TL arasında bulunuyor.11 firma sertifika veriyor.Sertifika veren firmaların listesi şöyle: BV Inspektorate, Control Union, DQS Denetim ve Belgelendirme, Isa Denetim Belgelendirme ve Eğitim, Llyod’s Register Gözetim, RoyalCert Belgelendirme ve Gözetim Hizmetleri, SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri, Türk Standardları Enstitüsü Sistem Belgelendirme Grup Başkanlığı, TÜV Rheinland, TÜV SÜD Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. TÜV Teknik Kontrol ve Belgelendirme A.Ş.Sertifika Kriterleri : http://www.turob.com/Files/dosyalar/pdf/2068EKA.pdfSertifikalı Konaklama Tesisleri : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=1Sertifikalı Restoran / Kafe : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=2  

https://yapex.com/turizm-endustrisi-akreditasyon-kuruluslarina-saglikli-turizmsertifikasyon-denetlemesi-icin-yilda-60-milyon-tl-odeme-yapacak-1

OZON GAZININ ve PLAZMA SİSTEMLERİNİN SU, İÇ ORTAM HAVA ve YÜZEY DEZENFEKSİYONUNDA KULLANIMI

Günümüzde ozon gazı, iç ortam havasının kalitesini arttırmakta kullanılmakta ve insan sağlığını korumaktadır. ABD Gıda ve İlaç Kurumu’nun (Food and Drug Administration, FDA), ozonun su ve gıdalarda kullanımının güvenli olduğunu bildirmesinin ardından, dezenfektan özelliğiyle ozon gazının diğer endüstri alanlarında da kullanımı artmıştır. Korona nın hayatımıza getirdiği en önemli katkılar artık eskiden dikkat etmediğimiz fakat korona ile önem kazanmış olan temizlik ve hijyen kurallarıdır.  Oteller insanların para karsılıgı eğlenmek yada ticari amaçlı sehayatlerininde konaklama eğlenme ve yemek hizmeti aldıkları toplu yaşam alanlarındandır.  Toplu yaşam alanları olması sebebi ile hijyen konusu oldukça fazla önem arzetmektedir ve hijyen artık otellerde 6. Yıldız olarak öne çıkacaktır.  Otellerde odalar havalandırmalar, içme suları ve atıksular havuzlar toplantı salonları spalar spor salonları kafeler restaurantlar barlar lobiler bir bütün olarak hijyene dikkat edilmesi gereken yerlerdir.  Hijyende kullanılabilecek metotlar UV, kimyasal metotlar, filtrelemeler, ozon ve plazma metotlarıdır.  Bunlardan ozon ve plazma sistemleri diğerlerine göre artısı olan sistemlerdir ve en güçlü dezenfaktantlardandır. En popüler dezenfektan klor ile karşılaştırıldığında dezenfeksiyonda 50 kat daha etkilidir ve etkisinin etkileri 3.000 kat daha hızlı görülebilir.Ozon gazının yaygın olarak kullanılması, diğer dezenfektanlara göre daha güçlü bir etkiye sahip olması ve çözündükten sonra geriye kalıntı bırakmamasından kaynaklanmaktadır. Ozon gazı, yüksek okside edici özelliği ile organik ve inorganik yapılarla tepkimeye girmektedir. İçme sularının dezenfeksiyonu ve istenmeyen tat, koku, rengin giderilmesinde, havanın dezenfeksiyonunda ozonun yüksek oksidasyon gücü rol oynamaktadır. Ozon, mikroorganizmaların hücre duvarını parçalamaktadır. Böylece hastalık yapıcı mikroorganizmalar inaktive edilmektedir. Organik bileşenlerle de girdiği oksidasyon reaksiyonları sonucunda, daha küçük karbonlu bileşenler oluşmaktadır.Hava kalitesi insan sağlığı üzerinde oldukça etkilidir. Bir insanın günde ortalama 13.000–16.000 litre hava soluduğu bildirilmiştir. Bu noktada ozon jeneratörleri, solunan havada süspanse olmuş parçacıkların etkin şekilde temizlenmesini sağlamaktadır. Ozon gazının üretimi için korona deşarj ozon jeneratörleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Korona deşarj ile ozon üretim mekanizması, oksijence zengin gazın elektriksel alandan geçirilmesine dayanmaktadır. Yoğun enerji, bazı oksijen moleküllerinin parçalanmasını, oluşan oksijen atomlarının diğer oksijen molekülleriyle birleşerek üç oksijen atomlu ozon molekülünü oluşturmasını sağlamaktadır. Ozon kullanımındaki en büyük avantaj, ozonun hızlı bozunması, yan ürün üretmemesi ve kısa sürede dezenfeksiyon etkisi oluşturmasıdır. Bu sayede kullanımı tehlike yaratmamakta, güvenle kullanılmaktadır. Korona deşarj sistemleri ile hava temizliği en etkin bir sekilde sağlanmaktadır.

https://yapex.com/ozon-gazinin-ve-plazma-sistemlerinin-su-ic-ortam-hava-ve-yuzey-dezenfeksiyonunda-kullanimi-1

COVID-19 SEFERBERLİĞİNDE İSEK

İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi, salgınla mücadelede en başından beri sektör paydaşları ile birlikte hareket ediyor. Bu salgında temel mücadelenin akıllı lojistik planlama ve kiritik bazı tıbbi cihazların sağlanması ile olacağını belirten küme ekibimiz çalışmalarında bu konuya ağırlık vermiş durumda. Bu süreçte hem tıbbi cihaz üreticileri ve tedarikçileri, hem de tüm ilgili kamu otoriteleri ile yakın temasta olan ISEK, sahada yürütülen çok fazla sayıdaki teknik çalışmaların başlatılmasında öncü oluyor, üyelerimizin/paydaşlarımızın başlatmış olduğu projelere de elinden geldiğince destek veriyor.Tüm bölgesel tıbbi cihaz kümelerini (İSEK, OSTİM, İVEDİK, THEALTH, MEDİKÜM, SEBİT) bir araya getiren MediClust koordinasyon kurulunda yer alan ISEK, aşağıdaki çalışmaların içinde yer almaktadır:• Salgınla ilgili yayılım modelleme çalışmaları (lojistik planlama için gerekli en önemli unsur)• Kamu otoriteleri ile görüşmeler yapmak, tıbbi cihaz sektörünün mevcut durumu ile ilgili tabloyu netleştirmek ve salgınla mücadelede olası farklı senaryolara hazırlık için, ortaya çıkabilecek ihtiyaçlar konusunda farklı görüşleri olgunlaştırmak ve gerekli yönlendirmeleri yapmak (her iki tarafa da)• Bu cihaz ve malzemenin lojistik planlama ve tedarik koordinasyonu gibi konularda da önerilerde bulunmakSalgında ilgili paydaşlarla yürütülen çalışmalarda öne çıkan bazı örnek gündem başlıkları:• Salgının seyrine ilişkin geliştirilmiş bulunan modelleri denemek ve kalibre etmek için gerekli güvenilir saha verilerin temini için yapılan temaslar,• Model öngörülerinden yola çıkarak ve il ölçeğinden başlayarak gerekli lojistik hazırlıkların yapılması ve önlemlerin alınması konusunda tavsiyeler içeren teknik raporları hazırlamak,• Tıbbi cihaz sektöründeki stok ve tedarik konusundaki bilgilerin, sıkıntıların ve çalışmaların, karar verici otoritelere aktarılması,• Gerekli malzeme, kritik cihaz ve hammadde tedariki için ithalat-ihracat dengesinin doğru yönetilmesi hususunda bir teknik raporun hazırlanması ve iletilmesi,Bundan sonraki süreçte özellikle; gerekli oksijenin güvenilir olarak sağlanması, bunun temin edilecek solunum destek cihazları ile hastalara ulaştırılması, evlerde/servislerde/yoğun bakımlarda hastaların izlenmesi, tabi ki sağlık çalışlarının korunması ile ilgili ekipmanların geliştirilmesi ve lojistik yönetimi kritik konular olarak öne çıkmaktadır. Yeni ortaya çıkacak başka kritik ihtiyaçlar da olacaktır. Üreticileri ve araştırmacıları temsil eden İSEK, diğer bölgesel kümeler, sektörel paydaşlar ve kamu kuruluşları ile birlikte tıbbi cihaz sektörüyle ilgili hızlı karar alınmasının gerekli olduğu bu durumlarda elinden gelen desteği vermeye devam edecektir.15/04/2020

https://yapex.com/covid-19-seferberliginde-isek

KORONA GÜNLERİNDE BİLİM

Çoğunlukla devlet desteği ile gerçekleşen “bilim”in gittikçe küresel ticaretin bir parçası haline gelmesinin yarattığı endişe, son yıllarda “açık bilim” akımını öne çıkarmaya başlamıştı bile (OECD, Open Science Report 2015) .  Açık Bilim, bilimsel sürece işbirliği ve dijital teknolojiler sayesinde bilgiye ucuz ve kolay erişimi ön plana çıkaran yeni bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmış, devletler çeşitli kanun veya yönetmeliklerle kurumlar ise çeşitli yaptırımlarla açık bilim politikasını desteklemeye başlamışlardı (Khao, 2019; Kwon, 2017).  Bu gelişmelere paralel olarak 2013 yılında yaşam bilimlerindeki yayınlanmamış sonuçların dijital olarak sunulduğu bioRxiv çevirimiçi arşivleme ve dağıtım platformu ortaya çıkmıştı (CSHL, https://www.biorxiv.org/about-biorxiv).  Ancak yine de açık bilim konusundaki çalışmalar istenilen ivmeye ulaşamamıştı: pek çok yayınevi hala hem makaleleri yayınlamak üzere yazarlardan ücret aldığı gibi, makalelere erişmek isteyen başka araştırmacılardan da abonelik veya başka isimler altında erişim ücreti talep etmekteydi.  Bu, özellikle gelişmekte olan ülkelerde zaten zor olan bilimsel çalışmaların önünde ek bir bariyer olarak çıkmaktaydı.  Tabii bununla illegal yollardan savaşanlar da olmuyor değildi – 2011 yılında oluşturulan Sci-Hub platformu, neredeyse tüm makalelerin pdf dosyalarına erişim sağlayan bir veri tabanı olarak ortaya çıktı (Himmelstein ve ark, 2018).Ancak bilim dünyasının bir seferberlik içerisinde, ücretsiz erişim ile dünya çapı işbirliği ağları kurması, covid-19 salgını ile tetiklendi.  Tüm dünyada bilim insanları, normal şartlar altında yaptıkları araştırmalarını bırakarak koronavirüs SARS-CoV2 üzerine odaklandı, bilgileri bioRxiv veya benzer platformlar ve hatta dergiler üzerinden paylaştı, dergiler covid-19 ile ilgili yayınları ücretsiz olarak herkesin kullanımına açtı.  Elsevier de dahil pek çok yayınevi, kütüphane hatta üniversite, ellerindeki bilgileri ücretsiz olarak erişime açtı (Elsevier, Novel Coronavirus Information Center: https://www.elsevier.com/connect/coronavirus-information-center; The Lancet, COVID-19 Resource Center: https://www.thelancet.com/coronavirus; Cambridge University Press, Coronavirus Free Access Collection: https://www.cambridge.org/core/browse-subjects/medicine/coronavirus-free-access-collection; WHO COVID-19 resources and information: https://www.afro.who.int/news/who-coronavirus-disease-2019-covid-19-resources-and-information).  Bütün bunlar, dünyada daha önce eşi benzeri görülmemiş bir işbirliği ve “açık bilim” örneği oldu tüm bilim dünyasına: tüm bilim insanları koronavirüse dair edindikleri genom, protein yapısı, hücre etkileşimleri gibi tüm bilgileri açıkça insanlıkla paylaşarak çözüme ulaşmayı hızlandırmaya çalışmaktalar (Russell, 2020; Kupferschmidt, 2020; Xu, 2020).  Ayrıca “vatandaş bilimi” çerçevesinde FoldIt isimli bir oyun aracılığı ile evlerinde oturan herkes virüse karşı ilaç geliştirme çabasına destek verebilmekte (https://fold.it/).  MIT’den bir grup bilim insanı ise, ucuza üretilebilecek ve açık kod erişimli bir solunum cihazı projesi (E-Vent) başlattı (https://www.technologyreview.com/2020/03/25/950336/an-mit-team-hopes-to-publish-open-source-designs-for-a-low-cost-ventilator/); ayrıca Medtronic firması da geliştirdikleri düşük maliyetli ventilatör cihazının bilgilerini açık erişimle paylaştı (https://www.medtronic.com/us-en/e/open-files.html).  Ülkemizde de daha önce eşi görülmemiş şekilde araştırmacılar ve firmalar hızla bir araya gelerek ellerindeki tüm imkanları ülkemizin ihtiyaç duyduğu tanı kiti, ilaç ve aşı geliştirme çabaları için birleştirdi; online platformlarda hızla toplantılar organize edildi.  Tüm bu salgının bir iyi tarafı varsa o da bize, ortak bir düşmana karşı işbirliği yapmanın önemini ve daha da önemlisi böyle bir işbirliğini gerçekten yapabileceğimizi göstermiş olması.  Temennimiz, bu tür açık bilim çabalarının covid-19 sonrasında da devam edebilmesi...Bu kapsamda, sizlere BioExpo çerçevesinde düzenlenmekte olan Açık Laboratuvar (OpenLab Professional) etkinliğini de hatırlatmak isterim; kayıtlar devam etmektedir, unutmayınız ! Prof. Dr. Işıl KurnazGebze Teknik Üniversitesi, Biyoteknoloji Enstitüsü MüdürüRussell S (2020).  Coronavirus outbreak puts “open sccience” under a microscope.  Fred Hutch, Hutch News Stories (https://www.fredhutch.org/en/news/center-news/2020/02/covid19-open-science.html).Himmelstein DS, Rodriguez Romero A, Levernier JG, Munro TA, McLaughlin SR, Tzovaras BG, Greene CS (2018). Sci-Hub provides access to nearly all scholarly articles.  eLife 7: e32822Khao S (2019). Opinion: boycotting Elsevier is not enough.  The Scientist, Oct 22 (https://www.the-scientist.com/news-opinion/opinion--boycotting-elsevier-is-not-enough-66617)Kupferschmidt K (2020).  ‘A completely new culture of doing research’.  Coronavirus outbreak changes how scientists communicate.  Science, Feb 26 (https://www.sciencemag.org/news/2020/02/completely-new-culture-doing-research-coronavirus-outbreak-changes-how-scientists#)Kwon D (2017).  Major German Universities Cancel Elsevier Contracts.  The Scientist, Jul 17 (https://www.the-scientist.com/news-analysis/major-german-universities-cancel-elsevier-contracts-31208)OECD (2015-10-15).  Making Open Science a Reality, OECD Science, Technology and Industry Policy Papers, No 25, OECD Publishing, Paris (http://dx.doi.org/10.1787/5jrs2f963zs1-en) Xu X (2020).  Hunt for coronavirus cure is making science more open.  University World News, 21 March (https://www.universityworldnews.com/post.php?story=20200318080659671)20/04/2020

https://yapex.com/korona-gunlerinde-bilim

COVID-19 SAĞLIK SEKTÖRÜ İÇİN BİZE NELERİ ÖĞRETMELİ VE HATIRLATMALI?

 Covid-19 gelişmelerini araştırırken, 1918 yılındaki İspanyol Gribi haberlerine baktım. İspanyol Gribi pandemisi bir seneden az zamanda tahmini 40 ila 100 milyon civarında insanı öldürmüştü. Bu sayı Birinci Dünya Savaşında ölen insan sayısını aşmaktadır. Bir başka özelliği de ölenlerin çoğunlukla sağlıklı genç erişkinler olmasıdır. Pandemi, Türkiye dahil tüm dünya ülkelerini etkilemiş olup, 1918’in Eylül ile Kasım ayları arasında zirve noktasına ulaşmıştır. Dünya genelinde toplantılar yasaklanmış, okullar tatil edilmiş, kütüphanelerde kitap dağıtımı durdurulmuş, ulaşım araçları dezenfekte edilmiş ve el sıkışmak bile suç sayılmıştır. Eğer İspanyol Gribi pandemisi bize bir şey öğretmiş olsaydı, birçok ülke daha ilk vakalar göründüğünde gerekli tedbirleri almakta gecikmemiş olurdu (sınırlarını kapatmak, sosyal mesafeyi korumak, maske kullanılması vb.). Bu önlemler zamanında alınmış olsaydı, hastanelerin kapasitesi yetersiz gelmez ve ölüm sayıları bu kadar artmazdı. Kuzey İtalya’da korona virüsün hızla yayılması sonucu, hastanelerin 3 haftadan az bir sürede alarm verdiği görüldü. Tıbbi malzeme ve sağlık çalışanı sayısının ne kadar yetersiz olduğu anlaşıldı. Doktorlar çok ağır durumda olan ya da yaşları yüksek hastaları geri çevirmek gibi çok kritik kararları almak zorunda kaldılar. Acil olmayan ameliyatlar iptal olurken, solunum cihazlarına erişim sınırlı hale gelince, paylaşım önceliği gibi konular tartışılmaya başlandı. Her ülkede sağlık çalışanı, yatak ve ekipmanı yeterliliği konusunda ciddi tedirginlikler oluştu. Maske konusunda bile, birçok ülkenin ne kadar yetersiz olduğu görüldü. Çin'den 2 milyardan fazla maske sipariş eden Fransa'nın, İsveçli bir şirkete ait olan ve Fransa üzerinden transit olarak İtalya ve İspanya’ya gönderilen 4 milyon maskeye el koyduğu yazıldı. Öte yandan İtalya'ya giden koruma kıyafetlerine Çekya el koyarken, Almanya da sipariş verdiği maskelerin Çin Havaalanı’nda bir anda kaybolduğunu açıklandı.Sağlık Bakanımız geçtiğimiz gün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin yerli solunum cihazı üretimine başlayacağını müjdeledi. Bu arada farklı sektör iş birlikleri ile seyyar hasta izolasyon odası ve test için numune alma kabinleri prototip çalışması ve uygulamaları hayata geçmeye başladı. Yerli solunum cihazı gibi diğer ithal edilen medikal cihaz ve ekipman üretimi için neden bu kadar bekledik ve kendimiz üretip ihracat bile yapabileceğimiz halde sürekli ithal ettik? Yerli üretimin önemini anlamamız için korona virüsü ile karşılaşmamız mı gerekirdi? Ülkelerin kendi yerli teknolojilerini geliştirmesinin ne kadar önemli olduğunun umarım artık hepimiz anlamışızdır. Bu pandeminin en ironik olaylarından biri de Avrupa Birliği üyelerinin birbirine yardım edememesi ama Küba’nın Avrupa ülkelerine yardım etmesi oldu. Küba sağlık sektörünün, ülkedeki tüm olumsuz koşullara ve yıllardan beri uygulanan ambargolara rağmen ulaştığı başarılı nokta herkese örnek olmalıdır.Bir pandemi başladığında, şüphesiz ilk beklenen, hastalığın ilaç ve aşısıdır. Bu sebeple ülkemizin aşı tarihçesine kısaca bir baktım. Ülkemizde aşı üretimi için çalışmalar ilk Osmanlı İmparatorluğu Döneminde başlamış. 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu ülkesine yazdığı bir mektupta, İstanbul’da çiçek hastalığına karşı “aşı denilen bir şey” diyerek kastettiği varilasyon metodunu hayretle bildirmiştir. Bu mektup Osmanlı İmparatorluğu Döneminde aşı yapımına ilişkin ulaşılmış en eski belgedir. Aşı üretim çalışmalarını yürütmekte olan Pasteur, çalışmalarını sürdürebilmek için dönemin devlet başkanlarına maddi katkı için yazı yazar, yazılardan birinin 2. Abdülhamit’e ulaşması sonrasında, 2. Abdülhamit yardım yapabileceğini ancak Pasteur ’ün çalışmalarını İstanbul’da sürdürmesini ister, bu teklif Pasteur tarafından kabul görmeyince ikinci teklif oluşturulur, Pasteur’e Mecidiye Nişanı ile birlikte 10.000 altın yollanır, aynı zamanda Mekteb-i Tıbbiye-i Askeriye-i Şâhâne’den 3 kişinin de yanında asistan olarak yetiştirilmesi istenir, gönderilen 3 kişilik bu ekip, çalışmalara temel teşkil etmesi için “kuduz mikrobu” enjekte edilmiş bir kemik iliği ile geri döner. 1887’nin ocak ayında Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum dünya’da üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olmuştur. Daha sonra bu merkez difteri serumu da üretmiştir.1892 yılında bakteriyolojihane daha sonra ilk çiçek aşısı üretim evi (Telkihhane) kurulmuş, 1892-1913 yılları arası, difteri, sığır vebası, kızıl serumları, tifo, kolera, dizanteri ve veba aşıları hazırlanmış ve uygulanmıştır. 1928 yılında kaydedilen en önemli gelişmelerden biri, 1267 sayılı yasa ile Ankara'da Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü'nün kurulması ve bakteriyolojihane ile, kimyahanenin bu çatı altında birleştirilmeleridir. Ülkemizde ilk verem aşısı 1927 yılında üretilmiştir. 1934 yılında Telkihhane (Çiçek Aşısı Üretim Merkezi) ve İstanbul'daki Kuduz Enstitüsü de kapatılmış ve aşı-serum üretimi tek merkezde toplanmıştır. Bu dönem, aşı ve serum üretiminin kamusal bir görev ve sorumluluk olarak algılandığı bir dönemdir. 1930-40'lar aşı serum üretiminin hızla arttığı yıllardır. Milyonlarca doz toksoid difteri ve tetanoz aşıları, Semple tipi kuduz aşısı, çiçek aşısı, kuduz serumu, pnömokok aşısı üretilmekte, dünyadaki gelişmeler yakından izlenmekte ve yerli yabancı ilaç kontrolleri yapılmaktadır. 1940'lı yıllarda tifo, Cox tipi tifüs, tifo-tifüs karma, tifo-difteri karma, intradermal BCG, veba-kolera karma, veba-kolera-tifüs karma, difteri-tetanoz karma, boğmaca-difteri karma, influenza tifo-difteri-tetanoz karma aşıları üretilmiştir. Aşı ve serum üretimiyle ilgili alt birimler Dünya Sağlık Örgütü tarafından uluslararası standartlara uygun oldukları yönünde belgelenmektedir, 1950 yılında Ulusal İnfluenza Merkezi ve BCG Laboratuvarı Dünya Sağlık Örgütü tarafından tescil edilmiştir. Bu yıllarda difteri-boğmaca-tetanoz aşısı üretilmiş ve kuduzla ilgili çalışmaları nedeniyle Dr. Zekai Muammer Tunçman'a Fransız hükümeti tarafından 1959 yılında Légion d'honneur nişanı verilmiştir. 1965'te kuru çiçek aşısı üretilmiş ve ülkemiz, 1960-70'li yıllarda kendine yetecek düzeyde bakteri aşılarını üretir duruma gelmiştir. 1968 yılında Serum Çiftliği kurulmuştur. Burada; tetanoz, gazlı gangren ve difteri antitoksik, kuduz antiviral, şarbon antibakteriyel, akrep antivenom serumları üretilmiştir. Hastalıkların ortadan kalkması nedeniyle 1971 yılında tifüs ve 1980 yılında çiçek aşılarının üretimine son verilmiştir. Kasım 2011 de Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezi kapatılmıştır. Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü görev ve yetkileri yeni kurulan Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir. Biyoteknolojideki gelişmelerin izlenmemesi, Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü Aşı Serum Üretimi Merkezine yatırım yapılmaması, işgal altındaki İstanbul'da dahi aşı ihraç eden bir ülkeyi, aşı ithal eden bir noktaya geriletmiştir. Aşı gereksinimini karşılamak için Sağlık Bakanlığı her yıl yaklaşık olarak 18 milyon dolar dış ülkelere ödeme yapmaktadır. Türkiye'de uygulanmakta olan tüm bakteri ve virus aşılarının üretilebileceği bir Yeni Aşı Üretim Tesisleri Kurulması Projesi’nin maliyeti ise bir defaya mahsus olmak üzere 40 milyon dolar olarak hesaplanmıştır (Özcengiz, 2002).Şunu da hatırlatmak isterim, veteriner aşılar uzun yıllardan beri ülkemizde üretilmektedir. İlk olarak 1901 yılında Pendik Veteriner Bakteriyolojihanesi şimdiki adıyla “Pendik Veteriner Enstitüsü” sonra sırasıyla Ankara-Etlik, İzmir-Bornova, Samsun, Ankara Şap Enstitüsü, Adana, Konya ve Manisa Tavuk Aşıları Üretim Enstitüsü kurulmuştur. Özel sektörün veteriner aşı üretimi yapmaya başlaması ise 1990 yılında olmuştur. Veteriner aşıların aksine, beşeri aşılarda ise uluslararası aşı üreticileri ile rekabet edemeyen özel sektör üretim için yatırımlara henüz başlamıştır.İster pandemi, ister ekonomik kriz, ister ambargo, nedeni ne olursa olsun ilaç, aşı ve gıdaya ithalat yoluyla erişemediğimizde ne olacak? Bu devirde unutmayalım ki, yukarda bahsi geçen nedenler, ülkelerin karşı karşıya kalacakları en hayati risklerdir. Şüphesiz dileğimiz Covid-19 pandemisinin en kısa sürede ve en az hasarla atlatılmasıdır. Ancak bu pandemi, ülkelerin yerli teknolojileri ile aşı, ilaç hammaddesi ve tarım/hayvancılık ürünleri üretmesinin ne kadar önemli olduğu bir kez daha gözler önüne sermiştir.Ecz. E. Dilek Sunar20/04/2020

https://yapex.com/covid-19-saglik-sektoru-icin-bize-neleri-ogretmeli-ve-hatirlatmali

İZOLASYON ODALARI VE TAŞIMASI GEREKEN ÖZELLİKLER

Bir hastalığın, enfekte bir hastadan, hastanedeki diğer hastalara hava yoluyla yayılmasını önlemek için sağlık kuruluşlarında negatif basınçlı izolasyon odalarına ihtiyaç duyulur. Bu durumda şunu da unutmamak gerekir,  enfekte olan hastanın başka kişileri enfekte etmesini engellerken aynı zamanda enfekte olan hastayı da  genel hastane enfeksiyonlarından korumamız gerekir.Bu çifte koruma durumunun  sağlanması için negatif basınç izolasyon odası dizaynında aşağıdaki konuları dikkate almamız gerekir:1) Negatif basınçlı hasta odası 2) Bu hastanın kullanacağı Banyo/Tuvalet 3) Bu Hasta odasına açılan  bir pozitif ön giriş odası oluşturulması4) Hasta odası,  açıldığı ön giriş odasına karşı minimum  5 Pa negatif basınç farkını korumalıdır. 5) Bu negatif basınçlı hasta odasının açıldığı ön giriş odası da  açıldığı koridora karşı minimum 5 Pa pozitif basınç farkını korumalıdır. Bu çalışmada koridorun  atmosfere karşı 5 Pa pozitif olduğunu varsayıyoruz. Bu durumda ön giriş odası her zaman pozitifte kalacağı için bu odayı kullanan hastane personeli içinde güvenli bir alan olacaktır.6) Üfleme ve ekzost filtrelerde H14 Hepa filtre kullanımı ve ayrıca ekzost hepa filtrelerinin de güvenli değişim (safe change) tipinde olması 7) Odalar arası basınç farkının sürekli olarak izlemek için kalıcı olarak monte edilmiş bir görsel cihaza veya mekanizmanın bulunması8) Kapılarda kendiliğinden kapanan cihazların olması gerekmektedir.Epidemi/Pandemi durumlarında izolasyon odalarının kapasiteyi karşılamayıp  diğer normal hasta odalarının izolasyon odası haline getirilmesi gerektiği durumlarda neler yapabiliriz?1) İzolasyon odası önünde bir giriş odası bulunmadığı için hasta odasını açıldığı koridora göre negatif basınca getirmekten başka bir çözüm yoktur. 2) Bu nedenle bu odaların aynı klima santraline bağlı olması ve bu klima santralinin %100 taze hava ile besleme ve ekzost edilmesi gerekmektedir.3) Bu ekzost havasının atmosphere atılacağı yerde eğer yoksa güvenli değişim (safe change) tipinde Hepa filtrenin kurulumu çevre güvenliği açısından çok önemli olacaktır.4) İzolasyon odası haline getireceğimiz odaların açıldığı koridoru, bu koridorun açıldığı komşu alan/koridora karşı pozitif basınca ulaştırabilmek (koridoru taze hava ile şişirerek temiz koridor kavramını uygulamak) 5) İzolasyon odalarını bu temiz koridora gore min 3-5 Pa basınç farkı ile negatif basınca  getirirmek sağlanabilecek en az  güvenlik şartlarını karşılayabilir.Hazırlayan: Ecz. Dilek SunarReferanslar: ASHE Health Facilities Management The Official Magazine Planning and maintaining hospital air isolation rooms   Controlling the spread of infectious diseases is essential to maintaining a safe care environment  February 1, 2017   Martin Herrick, PE, HFDPANSI/ASHRAE/ASHE Standard 170-201728/04/2020

https://yapex.com/izolasyon-odalari-ve-tasimasi-gereken-ozellikler

ACİL SERVİS TRİYAJI

ÖzetAcil servis triyaj sistemi, acil servislere yönelen hizmet talebini ve akışını güvenle sürdürebilmek için kullanılan bir klinik risk yönetim sistemidir. Triyaj uygulaması ile müdahale için bekleyebilecek ve bekleyemeyecek olan hastalar tespit edilir ve tıbbi bakımın öncelikle, en ciddi ve en acil olan olguya sunulması mümkün kılınır. Triyaj sürecinde uygulayıcılar arasında tutarlılık sağlanması ve hasta güvenliğinin sürdürülebilmesi için triyaj kararının bilimsel temele sahip sağlam bir metodolojiye dayandırılması gerekmektedir. Bu amaçla aciliyet düzeyini çeşitli kategorilere ayıran triyaj sistemleri geliştirilmiştir. Bu sistemlerin kullanılması acil servislerde ölüm ve sakatlık risklerinin düşürülmesi, hasta ve çalışan memnuniyetinin sağlanması, sağlık giderlerinin azalması, hasta akışının ve güvenliğinin sürdürülmesine önemli düzeyde katkı sağlamaktadır. Bununla birlikte acil servislerde kurumsal, uygulayıcı ya da hastalarla ilgili çeşitli faktörlere bağlı olarak triyaj sürecinde aksamalar görülebilmektedir. Söz konusu aksamalar ise hastaların acil serviste kalış süresinin uzamasına ve acil servislerde kalabalıklaşmaya neden olabilmektedir. Tüm bu sorunların önlenebilmesi noktasında triyaj uygulayıcılarının yetkinliğinin geliştirilmesi ve uygun bir triyaj sisteminin kurulması önem arz eder.   Anahtar kelimeler: Acil servis, Triyaj, Triyaj sistemleriGirişDünya genelinde, acil servislere yönelen hizmet talebi dikkat çekici bir artış göstermektedir. Toplum nüfusu içinde yaşlı oranının büyümesi, salgın hastalıklar, doğal afetler, kaza ve yaralanmalardaki artış bu durumun nedenleri arasında gösterilmektedir (1, 2). Ayrıca acil müdahale gerektirmeyen, basit sağlık sorunları için yapılan başvuruların da bu artışta önemli bir paya sahip olduğu belirtilmektedir (3). Acil servis hizmetlerine yönelen hizmet isteminin sınırlı servis kaynaklarını aşması ve hastaların aciliyet düzeyinin çok geniş bir değişim yelpazesinde dağılması acil servislerde triyaj uygulamasını zorunlu hale getirmektedir (4). Triyaj kelimesi Fransızca “trier” kelimesinden türetilmiştir.  Tarihi süreçte tarım ürünlerini seçmek, ayıklamak, sıraya koymak anlamında kullanılan bu kelime günümüzde ise önemli bir acil sağlık uygulaması ile özdeşleşmiştir (5). Ülkemizde Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliğine göre triyaj: “Çok sayıda hasta ve yaralının bulunduğu durumlarda, öncelikli olarak tedavisi ve nakli gerekenlerin tespiti amacıyla olay yerinde ve ulaştırıldıkları her sağlık kuruluşunda yapılan hızlı seçme ve kodlama işlemidir” (6). Acil durum triyajı, kaynakların sınırlı olduğu durumlarda gereksinimler ve yarar görme olasılığı dikkate alınarak hasta ya da yaralıların acil müdahale önceliğinin belirlenmesini sağlar (4,5).  Acil durum triyajı tarihte ilk kez Napoleon Bonaparte dönemindeki Fransız-Rus savaşı (1812) sırasında uygulanmıştır. Savaş sırasında tüm yaralılar için yeterli tedavi ve bakım imkanı olmaması nedeniyle sınırlı tıbbi kaynaklar, durumu ağır olan askerlerin yerine iyileşip savaşa devam edebilecek olanlar için kullanılmıştır (7). Kullanımı savaş alanlarında başlayan acil durum triyajı; zamanla gelişim ve değişim göstererek olay yeri triyajı, askeri triyaj, afet triyajı, hasta yatışlarında triyaj ve acil servis triyajı şeklinde çeşitlilik kazanmıştır (5).Acil servis triyajıAcil servis triyajı; başvuran hastaların değerlendirme ve tedavi için öncelik durumunun belirlenmesine, acil tedavi ve bakımın bu öncelik doğrultusunda verilmesine yönelik bir sınıflandırma sürecidir (8). Bu sürecin bilimsel temele dayandırılması ve olası hataların önüne geçilebilmesi amacıyla triyaj sistemleri geliştirilmiştir (4) . Dünya genelinde 33’ten fazla acil servis triyaj sistemi kullanılmaktadır. Bu sistemlerin çoğunluğu üç, dört ya da beş düzeyli sistemlerdir. Beş düzeyli triyaj sistemlerinin, diğer sistemlere göre daha etkin ve güvenilir olduğu bildirilmektedir. En yaygın olarak kullanılan beş düzeyli triaj sistemleri Aciliyet Şiddeti İndeksi (AŞİ), Manchester Triaj Sistemi (MTS), Avustralya Triaj Sistemi (ATS), Kanada Triaj Sistemi (KTS) şeklinde sıralanabilir. Yapılan bir meta analizde bu sistemlerin, hastaların aciliyet düzeyini belirlemede birbirlerine göre belirgin bir üstünlüğe sahip olmadığı saptanmıştır (9). Manchester Triyaj Sistemi:1994 yılında geliştirilen sistem Avrupa’da ve İngiltere’de yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu sistemde aciliyet düzeylerinin belirlenmesinde belirli başvuru şikayetleri (öksürük, travma vb) için geliştirilmiş 52 adet algoritma kullanılır. Her bir algoritmada hastaların tıbbi değerlendirme için güvenle bekletilebileceği sürenin belirlenmesinde anahtar role sahip altı durum sorgulanır. Bu durumlar başlangıcın akut olup olmadığı, bilinç düzeyi, vücut ısısı, kanama, ağrı ve yaşamsal tehdit varlığı şeklindedir (10).Avustralya Triyaj Sistemi: 1990’lı yıllarda geliştirilen sistem Avustralya’da ve Yeni Zelanda’da kullanılmaktadır. Bu sistemde hastalar tıbbi öykü, başlıca belirti ve bulguları dikkate alınarak tıbbi değerlendirme için bekletilebilecekleri süreye göre sınıflandırılır (11). Kanada Triyaj Sistemi: Sistem ATS temel alınarak 1999 yılında geliştirilmiş ve birkaç kez revize edilmiştir. Aciliyet düzeyinin belirlenmesinde ATS ile benzer şekilde tıbbi öykü, başlıca yakınmalar, yaşam bulguları, klinik muayene bulguları ve laboratuar sonuçları gibi klinik tanımlayıcılar kullanılmaktadır. Kanada ve ABD’de yaygın olarak kullanılan sistemin pediatrik hastalar için geliştirilmiş değerlendirilme ölçütleri de bulunmaktadır (12).Aciliyet Şiddeti İndeksi: Acil hekimleri ve hemşireleri tarafından 1999 yılında ABD’de geliştirilmiştir. Ülkemizde Çınar ve arkadaşları (2010) tarafından geçerlik ve güvenirlik çalışması yapılan sistem, ABD ve Avrupa ülkelerinde kullanılmaktadır. Bu sistemde hastalar başlıca yakınmalar ve kaynak kullanım ihtiyacı temel alınarak kategorilere ayrılmaktadır (13). Ülkemizde acil servis triyajında, 2009 yılından beri Sağlık Bakanlığı’nın önerisi ile kırmızı, sarı, yeşil renk kodlamasına dayanan sistem kullanılmaktadır. Bu sistemde acil servislere başvuran hastalar başvuru yakınmaları, tıbbi öyküleri, belirtilerin şiddeti ve yaşamsal bulguları göz önüne alınarak aciliyet düzeyine göre kategorize edilir (6).  Acil servislerde, triyaj sistemlerinin uygulanması ölüm ve sakatlık riskinin düşürülmesi için yaşamsal önem taşımaktadır (8). Etkin triyaj ile hastaların acil servislerde kalış süresinin azaltılması mümkün olabilmektedir. Böylece acil servis kalabalıklaşması önlenebilmekte ve hasta akışı güvenle sürdürülebilmektedir (14). Başvuranlar içinde tedavi önceliğinin kime ait olduğunun belirlenmesi ve gerekli bakımın gecikmeden verilmesi hasta memnuniyetini arttırmaktadır. Triyaj, bu yönleriyle acil servislerde hizmet kalitesini arttıran bir uygulama olma özelliği taşımaktadır (15). Triyajın servis işlevleri üzerindeki olumlu sonuçlarına ulaşılabilmesi için uygulamanın etkin ve doğru bir şekilde yapılması gerekmektedir. Ancak acil servislerdeki çeşitli unsurlar triyaj sürecini güçleştirebilmekte ve hatalara neden olabilmektedir. Kalabalıklaşma (16), iletişim sorunları ve ekip içi uyumun sağlanamaması bu unsurlar arasında yer almaktadır (17). Hastaların tıbbi öyküleri konusunda hatalı bilgi vermeleri, gerekli belgelerini yanlarında taşımamaları, dil sorunları, şiddet uygulamaları, klinik durumlarıyla ilgili geçmiş deneyimleri ve yanlış tıbbi bilgiye sahip olmaları da triyajda aksamalara yol açabilmektedir (18). Ayrıca fiziksel alanın yetersizliği, personel eksikliği ve güvenlik önlemlerinin yeterince alınamaması da tiyaj sürecinin etkinliğini ve verimliliğini azaltabilmektedir (19).  Triyaj kararı verme süreciTriyaj süreci uygulayıcının yorumlama, ayırt etme ve değerlendirme aşamalarını tamamlayıp hasta için öncelik sırası ve alacağı bakım konusunda karar vermesini kapsar. Bu nedenle triyaj bilgi, tecrübe, problem çözme becerisi, gelişmiş bir sağduyu ve yetenek gerektirir (20). Triyaj uygulayıcıları karar verirken çeşitli stratejiler kullanmaktadır. Bu stratejiler şu şekilde sıralanabilir (21,22):Tümevarım: Bu strateji hastaya ait verileri detaylı bir şekilde toplamayı bu verilere dayanarak hastanın durumu ile ilgili tüm olasılıkları gözden geçirmeyi kapsar. Yeterli tecrübeye sahip olmayan triyaj görevlilerinin sağlam bir karar verebilmesi için oldukça önemlidir. Ancak zaman alan bir yöntemdir.Tümden gelim: Bu stratejisi hasta verilerini alırken eş zamanlı olarak mevcut sorunla ilgili olasılıkları gözden geçirebilmeyi kapsar. Uygulayıcı karar verme sürecini etkileyebilecek olan hasta bilgilerini, mevcut sorunla ilgisi olmayanlardan hızlı bir şekilde ayırır. Bu beceri uzmanlaştıkça kazanılır ve uzmanlığın bir parçası haline gelir.Örüntü tanıma: Özellikle hasta hakkında yeterli bilgi yokken hızlı karar vermeyi gerektiren durumlarda örüntü tanıma stratejisi kullanılır. Örüntü tanıma parçaları analitik bir sağduyu ile bir araya getirme yöntemidir. Klinisyenler hastaların belirti ve bulguları arasındaki ilişkiyi yorumlar ve geçmişte karşılaştığı vakalarla karşılaştırarak hasta hakkında bir karara varır. Bu yetenek tecrübeyle kazanabileceği gibi çoğu zaman sezgiseldir. Henüz yeni başlayan triyaj uygulayıcıları bilinçli problem çözme yöntemini kullanmaya gereksinim duyarken uzmanlaşmış bir triyaj uygulayıcısı örüntü tanıma yöntemini kullanabilir.Zihinsel temsil: Genellikle çok karmaşık vakaları analiz ederken durumu basitleştirmek için olayın zihinde, temsili bir resmini çizmeyi kapsar. Böylece karar vermek için gerekli esas noktaya odaklanmak kolay olur. Sorgulanması gereken bilgileri seçmek ve yanıtlarını bulmak kolaylaşır. Teknolojideki ilerlemelerle birlikte triyajı kolaylaştıracak ve etkinleştirecek çeşitli teknikler ve ürünler geliştirilmektedir. Karar destek sistemleri bu ürünlerin başında gelmektedir (23). Karar destek sistemleri, triyaj görevlilerinin kanıta dayalı güncel bilgileri kullanarak yüksek riskli hastaları belirlemesine yardımcı olmaktadır. Böylece aciliyet düzeyinin saptanmasındaki hata riski azaltılabilmektedir (24). Bu tür uygulamaların gelecekte çok daha fazla kullanılacağı ve yaygınlaşacağı düşünülebilir. HAZIRLAYANLAR:Dr. Perihan ŞİMŞEK, Prof. Dr. Abdülkadir GÜNDÜZKaynaklar:1) Kawano T, Nishiyama K, Anan H, Tujimura Y (2014). Direct relationship between aging and overcrowding in the ED, and a calculation formula for demand projection: a cross-sectional study. Emergency Medicine Journal 31(1): 19–23. 2) ER Visits Increase To Highest Recorded Level, American College Of Emergency Physician. Emergency physicians [online]. Available from: http://newsroom.acep.org /2017-09-13-ER-Visits-Increase-To-Highest-Recorded-Level. [Accessed 12 July 2019].3) Ismail, S. A., Gibbons, D. C., & Gnani, S. (2013). Reducing inappropriate accident and emergency department attendances: British Journal of General Practice, 63(617), e813–e820. doi:10.3399/bjgp13x6753954) Christ, M., Grossmann, F., Winter, D., Bingisser, R., & Platz, E. (2010). Modern triage in the emergency department. Deutsches Ärzteblatt International, 107(50), 892.5) Iserson KV, Moskop JC (2007). Triage in medicine, part I: Concept, history, and types. Annals of Emergency Medicine 49(3):275-281. 6) T.C. Resmi Gazete. Yataklı Sağlık Tesislerinde Acil Servis Hizmetlerinin Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Tebliğ.  16.10.2009. Sayı: 27378, Başbakanlık Basımevi, Ankara 7) Nakao H, Uka, I, Kotani J. (2017). A review of the history of the origin of triage from a disaster medicine perspective. Acute Medicine & Surgery 4(4): 379-384.8) Farrohknia N, Castrén M, Ehrenberg A, Lind L, Oredsson S, Jonsson H, Asplund K, Göransson KE (2011). Emergency department triage scales and their components: A Systematic review of the scientific evidence. Scandinavian Journal of Trauma Resuscitation and Emergency Medicine 19(42): 1-13. 9) Zachariasse JM, van der Hagen V, Seiger N, Mackway-Jones K, van Veen M, Moll HA (2019). Performance of triage systems in emergency care: a systematic review and meta-analysis. British Medical Journal Open 9(5): 1-9.10) Review of the Manchester Trıage System Erişilebilir: https://nipec.hscni.net/download/projects/previous_work/provide_adviceguidanceinformation/review_manchestertriage/publications/ManchesterTriage-Report.pdf. Erişildi:23.04.202011) Guıdelines on The Implementatıon of The Australasian Triage Scale in Emergency Department, Erişilebilir: Shttps://acem.org.au/getmedia/51dc74f7-9ff0-42ce-872a-0437f3db640a/G24_04_Guidelines_on_Implementation_of_ATS_Jul-16.aspx Erişildi:23.04.202012) Bullard MJ, Unger B, Spence J,  Grafstein E (2008). Revisions to the Canadian Emergency Department Triage and Acuity Scale (CTAS) adult guidelines. CJEM 10(02): 136–142. doi:10.1017/s148180350000985413) Çınar O, Çevik E, Salman N, Cömert B (2010). Emergency Severity Index Triaj Sistemi ve bir üniversite hastanesi acil servisinde uygulama deneyimi. Türkiye Acil Tıp Dergisi 10(3):126-131.Şimşek DÖ (2018). Triaj sistemlerine genel bakış ve Türkiye’de acil servis başvurularını etkileyen faktörlerin lojistik regresyon ile belirlenmesi. Sosyal Güvence Dergisi 7: 84-115.14) Partovi SN, Nelson BK, Bryan ED, Walsh MJ (2001). Faculty triage shortens emergency department length of stay. Academic Emergency Medicine 8(10): 990-995.15) Arslan FE, Olgun N. Erişkinlerde acil bakım triyaj: Acil bakımda önceliklerin belirlenmesi. Akademisyen Yayınevi, 2014, Ankara, Sayfa: 65-95.16) Chen LC, Lin CC, Han CY, Hsieh CL, Wu CJ, Liang HF (2018). An interpretative study on nurses' perspectives of working in an overcrowded emergency department in Taiwan. Asian Nursing Research 12(1): 62-68. 17) Bijani M,  Khaleghi AA (2019). Challenges and Barriers Affecting the Quality of Triage in Emergency Departments: A Qualitative Study. Galen Medical Journal, 8:1619.18) Lyons M, Brown R, Wears R (2007). Factors that affect the flow of patients through triage. Emergency Medicine Journal, 24(2): 78–85. doi:10.1136/emj.2006.03676419) Melton N, Mitchell M, Crilly J, Cooke M (2014). Patient characteristics and institutional factors associated with those who "did not wait" at a South East Queensland Emergency Department: who are those who "did not wait" in ED? Australasian Emergency Nursing Journal J 17(1): 11-18. 20) Al-Johani AN, Aloufi AH, Mariwa RZ, Al-Omari AA (2019). The Effective Communication In Nursing Triage. Trends in Social Sciences, 1(3): 1-6.21) Emergency Triage, Machester Triage Group. 2. Bskı. Yayıncı:    John Wiley & Sons, 2008. ISBN: 0470757280, 9780470757284, sayfa:122) Emergency Triage: Manchester Triage Group Advanced Life Support Group. Editörler: Kevin Mackway-Jones, Janet Marsden, Jill Windle. Yayıncı    John Wiley & Sons, 2014. ISBN: 111829906X, 9781118299067, sayfa: 6-9.23) Stone EL (2019). Clinical decision support systems in the emergency department: opportunities to ımprove triage accuracy. Journal of Emergency Nursing 45(2): 220-222. 24) Bennett P, Hardiker NR (2017). The use of computerized clinical decision support systems in emergency care: a substantive review of the literature. Journal of the American Medical Informatics Association 24(3): 655-668.

https://yapex.com/acil-servis-triyaji

YAPAY ZEKA AŞI GELİŞTİRMEDE NASIL DAHA FAZLA HIZ VE DOĞRULUK SAĞLAYABİLİR?

Tıp alanında son otuz yılda muazzam gelişmeler olsa da insan vücudu hakkında hala henüz keşfetmediğimiz çok şey var. Sağlık sektörünün misyonu bu nedenle tıp alanındaki kolektif anlayışımızın ön cephesinde sürekli şekilde denemeler yapmaktır. Bulaşıcı hastalıklara karşı atılacak adımlar bunun sadece bir tarafı fakat küresel sağlık ve yaşam beklentisini iyileştirmek açısından çok önemli bir bölümü kapsıyor.Akut hastalıkları kronik hastalıklardan ayıran en önemli konu aciliyet durumudur. Yeni bir tür hastalık ortaya çıktığında hastalığın viral doğası, modern toplumların birbiriyle olan bağlantısallığıyla birlikte tedavi gerektiren vaka sayılarında katlanarak ilerleyen çok hızlı artışlara neden olabilir. Bu hem hükümetlerin hem de sağlık altyapılarının üzerinde çok ciddi bir baskı oluşturur. Çünkü normal sosyal ve ekonomik yaşan tekrar devam edebilsin diye salgının yayılmasını önleyici tedbirler alınması gerekir ve tedaviler uygulanmak zorundadır. İlaç sektörü şirketleri burada çok kritik bir rol oynuyor. Yapay zeka (AI) ve diğer gelişmiş analitik teknolojilerin kullanımı sayesinde ilaç şirketleri tedavilerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılmasına giden süreci hızla ivmelendirebilir. Aşı geliştirme sürecine hangi aşamalar dahil? Bulaşıcı hastalıkların yarattığı aciliyet durumu bir aşı bulunmasına yönelik süreçleri kendiliğinden hızlandırıyor. Sağlık profesyonellerine etkin bir tedaviyi olabildiğince hızlı ulaştırma ihtiyacı ve buna bağlı olarak hızlı adımlar atılmasına yönelik ihtiyaç, araştırmacılar ve doktorlardan düzenleyici otoriteler ve üreticilere birçok kurumu birleştiriyor ve harekete geçiriyor. Bu gruplar yorulmadan ve kararlı bir hedef için çalışsa bile aşı geliştirmenin tüm süreçleri yılları bulabiliyor. Bir tedavinin piyasaya sunulmaya hazır hale gelmesinden önce birçok adım var. Bu adımlar şöyle: Araştırma aşaması; Aday aşıların kısa listeye alınması için binlerce bileşenle yapılan çalışmalar ve bağışıklığın nasıl tepki verdiğine ilişkin araştırmalarKlinik deney öncesi aşama; Gerekli antijenlerin belirlenmesi ve aşı konsept ve tasarımına dönüşmesi için yapılan laboratuvar analizleriKlinik geliştirme; aşının farklı karakterdeki test grupları üzerinde denenmesiOtoritelerin gözden geçirmesi ve onayı; aşının güvenliğinin onaylanması ve sağlık düzenlemeleriyle uyumunun teyit edilmesiÜretim ve kalite kontrol; kitlesel dağıtıma hazırlık için aşının geliştirilmesiÜretilen aşının etkinliği ve güvenliğini sağlamak, yan etkilerinin düzgün bir şekilde anlaşılması ve hastalık riski yeterli oranda minimize edilene kadar tutarlı ve ölçeklendirilebilir şekilde üretilebilmesi için tüm bu adımlar şart. Geçmişte bu sürecin karmaşıklığı, düzenlemeler ve her bir aşamadaki maliyetler ortaya çıkan sağlık sorunlarına verilen tepkileri yavaşlattı. Şimdi yapak zeka alanındaki gelişmiş teknolojiler sayesinde tedavileri sahaya ulaştırdığımız süreçleri hızlandırma fırsatımız var. AI bu sürece nasıl katkı sağlayabilir? Aşı geliştirilmesi gibi karmaşık bir konuda geceden sabaha bir gelişmeyi asla bekleyemeyiz. Fakat bu süreci aksatan bazı kısıtları ve darboğazları ortadan kaldırmak konusunda bir şeyler yapabiliriz. Veri analitiği otomasyonundaki gelişmeler ve her bir keşif safhasında ne olduğuna ilişkin görselleştirmelerin iyileştirilmesi bazı verimsizlikleri ortadan kaldırabilir, aşı geliştirme sürecini hızlandırmaya yardımcı olabilir ve yüksek ölçekte üretim için operasyonları kolaylaştırabilir. İşte her aşamada AI teknolojilerinin oynayabileceği roller: Araştırma/klinik deney öncesiİlaç keşfinin ilk fazları genelde daha önceki çalışmaları ve tedavileri temel alarak aday aşıları filtreleme süreci içerir. Araştırmacılar muazzam büyüklükteki dijital veri kütüphanelerini işlemek için AI kullanabilirler (binlerce ilaç bileşeninin özelliklerini analiz etmek gibi adımlarda). Ve potansiyel tedavi adaylarına giden bu süreçte manuel işlemlerden çok daha kesinlik sağlanacaktır. AI bu aşamalarda karmaşık insan verisinden oluşan DNA dizilimleri için de kullanılarak klinisyenlerin genetik uyum ve bağışıklık tepkisi testlerini yapmalarına olanak sağlar. Klinik geliştirme ve deneylerUygun bileşenler belirlendikten sonra süreç bu bileşenleri test etmeye geliyor. Farklı hastalar yaş ve tıbbi geçmiş gibi farklı etkenler nedeniyle tedavilere farklı tepkiler gösterir. Bu nedenle testler hastaların tedaviye kötü bir tepki verebileceği marjinal vakaları dahi kapsayacak kadar kapsamlı olmalıdır. Derin öğrenme algoritmaları konusunda öğrenim görerek araştırmacılar bu testleri de daha önce hayal bile edilemeyecek hızda gerçekleştirebilirler - aday aşıyı fiziksel olarak denek hastalara uygulamadan önce dahi testler yapılabilir. Bu algoritmalar bulaşıcı hastalıklarla savaşacak antikorları belirlemek ve örneklendirmek için de kullanılabilir - hız ve maliyette ciddi iyileşmeler de sağlayarak. Gelişmiş analitik ve veri görselleştirme ile insan vücudunun potansiyel aşıya olan tepkisi daha hızlı belirlenerek testlerin daha hızlı olması sağlanabilir ve daha düşük hata oranlarıyla daha karmaşık analizler yapılabilir.  Üretim ve QAAşı ürünlerinde otorite onaylarından sonra, aşının dünya genelinde hastane ve kliniklere dağıtılmak üzere geliştirilmesi için bir yarış başlar. Bu safhanın, aşıyı üreten üreticiler üzerinde ciddi operasyonel sonuçları olur, üretim kapasitesi, ürün kalitesi ve optimum ambalaj çözümü gibi konularda çok hızlı kararlar verilmesi gerekir. AI ve sensör temelli teknolojilerin gücünü birleştirerek üreticiler granüler (taneli) verileri geniş tedarik zincirinde verime dönüştürebilirler. Bu sayede üretim sürecindeki talep-arz uyumsuzluklarından kaçınılmış olur ve ürünlerin dağıtım sırasında bozulma riski minimize edilir. İhtiyaç anında daha hızlı tedavilerBir virüs salgını politika yapıcılarından sağlık otoritelerine, doktorlardan üreticilere kamu sağlığı yönetimindeki herkes için benzeri görülmemiş zorluklar teşkil edebilir. Politika yapıcılar ve sağlık otoriteleri enfeksiyonun testi için hızlı eyleme geçebilirken, doktorlar ve üreticiler ise daha hızlı tedavi sunma baskısı altındadır. Bir aşı geliştirilmesi sürecinde yeni verimlilikler elde etmek belirli vakaların tedavilerinde kayda değer fark yaratarak sağlık altyapıları üzerindeki baskıyı azaltabilir ve daha iyi iyileşme oranlarına katkı sağlar. AI yetkinlikleri aşı/tedavi geliştirme tarafındaki oyuncuların baskı altında daha hızlı eyleme geçebilmesine olanak sağlar. Derin öğrenme gibi teknikler ve gelişmiş veri görselleştirme gibi teknolojiler yeni virüslere uygun tedavileri araştırırken karşılaşılan karmaşıklıkların giderilmesine olanak sağlar ve mevcut araştırmaları dayanak almaları sürecini kolaylaştırır. Üretim ve dağıtım tarafında da AI kullanımıyla faydalar sağlanabilir; Üreticiler ilaçların bu kadar belirsiz koşulların olduğu bir durumda bile piyasaya hızlı bir şekilde ulaştırılmasında çok önemli bir rol oynar. İlaç üretiminde AI’nin rolü hakkında daha fazla bilgi almak için www.rockwellautomation.com    

https://yapex.com/yapay-zeka-asi-gelistirmede-nasil-daha-fazla-hiz-ve-dogruluk-saglayabilir

VİRÜSLERİN EVRİMİ SÜRÜYOR

  [BAA - Biyolojik Hareket ve Evrim] Virüsler ne besin tüketerek ne de güneş ışığından enerji elde edebilirler, dolayısıyla hücresel olarak büyümek veya bölünerek çoğalmak gibi metabolik faaliyetler gerçekleştirmezler. Virüslerin canlı bünye dışında çoğalmaları mümkün olmadığı için virüs ve canlı konak etkileşimi oldukça önemlidir. Bu zorunu ilişki, bizi virüslerin güncel olan evrimine yakından bakmaya davet ediyor.   Virüslerin yaşam döngüsü, bulaştığı canlının konak hücresinden çevreye yayılması ile başlar. Civarda bulunan diğer hücrelerin yüzey proteinlerine virüsün kendi proteini ile tutunabilme kapasitesi hücreden hücreye girişini mümkün kılar. Sonrasında virüs, genetik materyalini (genom) yeni konak hücrenin içine aktarır. Genetik materyal olarak DNA veya RNA taşıyan virüsler, hücrenin kaynaklarını kullanarak kendi kopyalarını üretir. Baskın bir biçimde hücre kaynakları virüsün parçalarının yapımında kullanılırken hücre kendi doğal işleyişini gerçekleştiremez. Hücre içi virüs ile dolup taştığında da kendi bütünlüğünü koruyamayan hücre patlar ve virüs için döngü yeniden başlar.Yazının devamındaki başlıklar:Canlı Bünyede Virüs EvrimiYayılma Hızı ve Bulaş EvrimYeni Virüsler Nereden Geliyor?Yazının orijinal metni için >>  Bilim ve Aydınlanma Akademisi       

https://yapex.com/viruslerin-evrimi-suruyor

OZON GAZININ ve PLAZMA SİSTEMLERİNİN SU, İÇ ORTAM HAVA ve YÜZEY DEZENFEKSİYONUNDA KULLANIMI

  Günümüzde ozon gazı, iç ortam havasının kalitesini arttırmakta kullanılmakta ve insan sağlığını korumaktadır. ABD Gıda ve İlaç Kurumu’nun (Food and Drug Administration, FDA), ozonun su ve gıdalarda kullanımının güvenli olduğunu bildirmesinin ardından, dezenfektan özelliğiyle ozon gazının diğer endüstri alanlarında da kullanımı artmıştır. Korona nın hayatımıza getirdiği en önemli katkılar artık eskiden dikkat etmediğimiz fakat korona ile önem kazanmış olan temizlik ve hijyen kurallarıdır.  Oteller insanların para karsılıgı eğlenmek yada ticari amaçlı sehayatlerininde konaklama eğlenme ve yemek hizmeti aldıkları toplu yaşam alanlarındandır.  Toplu yaşam alanları olması sebebi ile hijyen konusu oldukça fazla önem arzetmektedir ve hijyen artık otellerde 6. Yıldız olarak öne çıkacaktır.  Otellerde odalar havalandırmalar, içme suları ve atıksular havuzlar toplantı salonları spalar spor salonları kafeler restaurantlar barlar lobiler bir bütün olarak hijyene dikkat edilmesi gereken yerlerdir.  Hijyende kullanılabilecek metotlar UV, kimyasal metotlar, filtrelemeler, ozon ve plazma metotlarıdır.  Bunlardan ozon ve plazma sistemleri diğerlerine göre artısı olan sistemlerdir ve en güçlü dezenfaktantlardandır. En popüler dezenfektan klor ile karşılaştırıldığında dezenfeksiyonda 50 kat daha etkilidir ve etkisinin etkileri 3.000 kat daha hızlı görülebilir.Ozon gazının yaygın olarak kullanılması, diğer dezenfektanlara göre daha güçlü bir etkiye sahip olması ve çözündükten sonra geriye kalıntı bırakmamasından kaynaklanmaktadır. Ozon gazı, yüksek okside edici özelliği ile organik ve inorganik yapılarla tepkimeye girmektedir. İçme sularının dezenfeksiyonu ve istenmeyen tat, koku, rengin giderilmesinde, havanın dezenfeksiyonunda ozonun yüksek oksidasyon gücü rol oynamaktadır. Ozon, mikroorganizmaların hücre duvarını parçalamaktadır. Böylece hastalık yapıcı mikroorganizmalar inaktive edilmektedir. Organik bileşenlerle de girdiği oksidasyon reaksiyonları sonucunda, daha küçük karbonlu bileşenler oluşmaktadır.Hava kalitesi insan sağlığı üzerinde oldukça etkilidir. Bir insanın günde ortalama 13.000–16.000 litre hava soluduğu bildirilmiştir. Bu noktada ozon jeneratörleri, solunan havada süspanse olmuş parçacıkların etkin şekilde temizlenmesini sağlamaktadır. Ozon gazının üretimi için korona deşarj ozon jeneratörleri yaygın olarak kullanılmaktadır. Korona deşarj ile ozon üretim mekanizması, oksijence zengin gazın elektriksel alandan geçirilmesine dayanmaktadır. Yoğun enerji, bazı oksijen moleküllerinin parçalanmasını, oluşan oksijen atomlarının diğer oksijen molekülleriyle birleşerek üç oksijen atomlu ozon molekülünü oluşturmasını sağlamaktadır. Ozon kullanımındaki en büyük avantaj, ozonun hızlı bozunması, yan ürün üretmemesi ve kısa sürede dezenfeksiyon etkisi oluşturmasıdır. Bu sayede kullanımı tehlike yaratmamakta, güvenle kullanılmaktadır. Korona deşarj sistemleri ile hava temizliği en etkin bir sekilde sağlanmaktadır.Burcu Ataman, Lutfi OksuzPlazma Uygulama Enerji Üretimi Ltd ŞtiSüleyman Demirel Universitesi Teknopark Ispartawww.plazmatek.com  

https://yapex.com/ozon-gazinin-ve-plazma-sistemlerinin-su-ic-ortam-hava-ve-yuzey-dezenfeksiyonunda-kullanimi

Turizm Endüstrisi Akreditasyon Kuruluşlarına “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” Denetlemesi İçin Yılda 60 Milyon TL Ödeme Yapacak

  Sağlıklı Turizm Sertifikasyon programı, "Yolcu sağlığı ve güvenliği", "Çalışan sağlığı ve güvenliği", "Tesislerde alınan önlemler" ve "Ulaşım araçlarında alınan önlemler" olmak üzere 4 ana başlıkta toplanıyor. 160 kriterin yer aldığı 'Sağlıklı Turizm Sertifikası' alınmasının zorunluluk değil gönüllülük esasına bağlı ve müşteri güvenliği ön plana alınmaktadır.“Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programı, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın öncülüğünde, Sağlık, Ulaştırma, İç İşleri ve Dış İşleri Bakanlıklarının katkıları ve Birliğimizin de dahil olduğu tüm sektör paydaşların iş birliğiyle hazırlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı bu kapsamda havalimanı işletmeciliği, yerli hava yolları, karayolları ve turizm tesisleri için ayrı ayrı oluşturulan pandemi protokolleri ve sertifikasyon süreçlerini 04 Mayıs 2020 tarihi itibarıyla tamamladı.Koronavirüs salgınına yönelik alınacak önlemler kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Sağlıklı Turizm Sertifikasyon” programına 11 günde 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yapıldı.Sertifikasyona bakanlık belgeli 4105 belgeli tesisten 1.398 otel ve 54 yeme-içme tesisi olmak üzere toplam 1.452 başvuru yaptı.Sertifikasyon için en yüksek başvuru 483 otel ile Akdeniz Bölgesi’nden gelirken bunu 466 otelle Marmara takip etti. Üçüncü sırada ise 257 otelle Ege yer aldı.İç Anadolu Bölgesi’nden 94, Karadeniz’den 59, Güneydoğu Anadolu’dan 29, Doğu Anadolu’dan ise 10 otel sertifikaya başvuru yaptı.
Sertifikayı verecek olan firmalar tesislere aylık düzenli kontrol ve denetimler yaparak standartların korunmasını sağlayacak. Otellerin sertifika için ödeyeceği ücret ise, yatak sayısına bağlı olarak aylık 400 ila 2 bin 600 TL arasında değişiyor. Yeme – içme tesislerinde de bu ücret metrekaresine göre 400 ila 1.250 TL arasında bulunuyor.11 firma sertifika veriyor.Sertifika veren firmaların listesi şöyle: BV Inspektorate, Control Union, DQS Denetim ve Belgelendirme, Isa Denetim Belgelendirme ve Eğitim, Llyod’s Register Gözetim, RoyalCert Belgelendirme ve Gözetim Hizmetleri, SGS Supervise Gözetme Etüd Kontrol Servisleri, Türk Standardları Enstitüsü Sistem Belgelendirme Grup Başkanlığı, TÜV Rheinland, TÜV SÜD Teknik Güvenlik ve Kalite Denetim Tic. Ltd. Şti. TÜV Teknik Kontrol ve Belgelendirme A.Ş.Sertifika Kriterleri : http://www.turob.com/Files/dosyalar/pdf/2068EKA.pdfSertifikalı Konaklama Tesisleri : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=1Sertifikalı Restoran / Kafe : https://ktb.gov.tr/genel/belgelendirmesorgu.aspx?lang=tr&category=2

https://yapex.com/turizm-endustrisi-akreditasyon-kuruluslarina-saglikli-turizmsertifikasyon-denetlemesi-icin-yilda-60-milyon-tl-odeme-yapacak

SAĞLIKLI İÇ ORTAM İÇİN VE COVID-19 ETKİSİNİN AZALTILMASINDA NEMLENDİRMENİN ETKİSİ

Sağlıklı seviyedeki nemlendirme, COVID-19 (SARS Cov-2) ve H1N1 (İnfluenza A) gibi solunum sistemimizi enfekte eden virüslerin yayılmasını azaltmaya yardımcı olabilir. Hastaneler, klinikler, bakım evleri, okullar ve ofisler başta olmak üzere, tüm binalarda optimum nem seviyelerinin uygulanması büyük fayda sağlayacaktır. Dünya Sağlık Örgütü COVID-19'un bulaşmasını azaltmak için farmasötik olmayan çözümler çağrısında bulundu; nem kontrolü çalışan personeli, hastaları, sakinleri, öğretmenleri ve öğrencileri virüsün etkisinden korumanın güvenli, verimli ve kolay bir yoludur.Bir mahal havasında bulunan çok fazla nemin de küf ve mantar oluşması gibi sorunlara neden olabileceği iyi bilinmektedir. Hassas kontrollü nemlendirmenin tüm iç mekan ortamlarına sağlayabilecek faydalarını anlamak çok önemlidir.1986'da yapılan önemli bir arşatırmaya göre, insan sağlığı risklerini en aza indirmek için en uygun koşulların normal oda sıcaklıklarında % 40-60 bağıl nem (RH) arasında meydana geldiğini göstermiştir. Bu çalışma bugün hala HVAC uzmanları tarafından referans Kabul edilmekte ve Amerikan Isıtma, Soğutma ve Klima Mühendisleri Derneği (ASHRAE) tarafından belirlenen sağlıklı binlar için standartların temelini oluşturmaktadır. Bağıl nemin % 40-60 aralığında tutulması, çevrede bulunan virüslerin, bakterilerin ve alerjenlerin etkisini azaltırken cildin kuruluğunu ve göz tahrişini de önler.Binalarda RH'nin% 40 - 60 RH aralığında kontrol edilmesi  virüslerin ve bakterilerin havadaki ve yüzeyler üzerindeki etkisini azaltmakla kalmaz, aynı zamanda vücudumuzun hastalıklara karşı bariyerlerini  de korur . Doğal antiviral savunmamız olan solunum sistemimizdeki hava yollarının kendini temizleme mekanizmasına yardımcı olur ve özellikle akciğerlerimizde uygun doku onarımı sağlar.Nem seviyesinin COVID-19 gibi virüslerin yayılmasını azaltmakta nasıl bir etkisi vardır? 3 önemli faktör vardır :* Havada kalma ve dağılmaDüşük  nem seviyesi , damlacık boyutunu küçülterek virüsün havada daha uzun kalmasına ve daha kolay yayılmasına olanak sağlar. Su kaybı (kuruma) nedeniyle düşük damlacık ağırlığı, virüsün yere düşmesine engel olur ve yüzey temizleme / hijyen kontrol yöntemleri ile temizlenmesini önler. Havada asılı kalma süresi 36 ile 72 saat kadar olabilir ve bu süre virüsün daha çok yayılması için önemli süredir. Buna ilave olarak, düşük nem ve düşük damlacık ağırlığı virüslerin bir yüzeyden tekrardan havaya karışmasına neden olabilir.* BulaşmaDüşük ortam neminin neden olduğu küçük damlacık büyüklüğü, daha az etkili biyolojik tepkinin yer aldığı akciğerlere daha derin nüfuz etmesini sağlar, Cilia’nın (Üst ve alt solunum sistemini kaplayan hücrelerin üzerinde olan tüycükler) fonksiyonunun  azalması ve mukusta azalma, düşük nem koşullarında önemli boyutlarada olur. * Virüslerin AktivitesiDüşük nem seviyeleri, aerosolün tuz içeriğine etki eder, bu da uzun süreli viral aktiviteye izin verir ancak daha yüksek RH virüslerin aktivitesini azaltır. Bunlara ek olarak, daha yüksek nem seviyeleri hastanın hücresel iyileşmesini artırır. Nemin, bağışıklık sistmemizi korumada ve COVID-19 gibi hastalıklarla mücadele etme konusunda da etkili rolü vardır.İç ortamımızı daha sağlıklı hale getirmek için bu bilgileri nasıl uygulayabiliriz? Büyük binalarda  HVAC sistemine endüstriyel bir nemlendirici eklemek, bağıl nem seviyesini önerilen aralıkta kalmasını sağlamanın en iyi yoludur, bu da hastalık yayılımını ve konfor rahatsızlığını azaltacaktır. Bu yaklaşım, sağlık tesisleri, okullar, ofisler, bakım evleri ve yaşam tesisleri de dahil olmak üzere tüm binalarda uygulanabilir.Rochester, Minnesota'daki Mayo Clinic bu uygulamayı  okul öncesi sınıflarda test etti. Araştırmacılar, sınıfların bağıl nemini% 40-60'a yükseltmenin influenza'nın sınıftaki yüzeylerde veya havada aerosoller olarak hayatta kalma kapasitesini azaltıp azaltmayacağını belirlemek istedi. İki sınıfa Endüstriyel nemlendirici koyarken diğer iki sınıfa nemlendirici koymadılar ve sınıflar arası testler yaptılar. Bu çalışma sounucunda nemlendirilmiş odalarda ;İnfluenza A içeren  hava örneklerinin yüzdesinde önemli bir düşüş görüldü.İnfluenza A içeren yüzey örneklerinin yüzdesinde düşüş gözlemlendi.İnfluenza A'ya sahip numunelerde  daha az “canlı” virüs ve daha az bulaşma görüldü.Daha az sayıda grip vakası raporlandı.Viral salgınlar, sağlık ve sıhhat için tehlike oluşturmanın yanı sıra başka şekillerde de zararlıdır. Kuru kış aylarında, genellikle solunum yolu hastalıkları nedeniyle öğrenci devamsızlıkları artar. Kronik devamsızlık veya  bir yıl içinde % 10 devamsızlık, öğrenci başarısının düşmesine neden olur. Virüsler öğrenciler arasında yayıldığında, ebeveynler ve öğretmenler de hastalanabilir ve rapor alabilirler. Çok fazla nöbetçi öğretmenlerle ders işlemek ise ders planlarını olumsuz etkileyebilir ve ekstra maliyet gerektirir. Grip aynı zamanda işverenleri ve işletmeleri etkilemektedir. ABD’de yıllık olarak 16,3 milyar dolar kazanç kaybına neden olmakta ve hastane yatışları, poliklinik ziyaretleri  yaklaşık 10,4 milyar dolarlık doğrudan maliyete neden olmaktadır.Viral solunum yolu enfeksiyonlarına ek olarak, sağlıklı nem seviyesi hastane ve klinik bakım ortamlarında Hastaneden bulaşan enfeksiyonlar, Pnömoni, Zatürre, Nosocomial, MRSA veya ilaca dirençli Staphylococcus aureus mikrobu vb . üzerinde de rolü vardır. Bu HAI virüslerinin hastanede bulunması, bakım maliyeti açısından hastaneye büyük bir yük getirmektedir. Bu hastalıklar hastanın hastanede kaldığı süre içinde bulaştıysa, tedavi maliyetinden hastane direkt olarak sorumlu tutulur. Bu nedenle, nemlendirme sisteminin yatırım ve işletme maliyetlerinin yanı sıra hastaneden bulaşma ihtimali olan enfeksiyonların getireceği gereksiz maliyetleri de göz önünde bulundurmalıyız. Bu maliyetleri düşündüğümüzde, nemlendirme sisteminin kendini amorti etme süresi daha kısa olacaktır.Bağıl nemin sağlıklı bir seviyede olmasını sağlamanın ilk adımı, özellikle COVID-19 vakaları (veya asemptomatik vakaların mevcut olabileceği alanlar) bir tesisin COVID-19'a karşı  optimizasyon yapıp yapmadığını hızlı bir şekilde belirlemek higrostat ile RH ölçümü almaktır. Çoğu sağlık tesisinde nemlendirme sistemi mevcuttur, ancak nemlendirici cihazların bakımlarının yapılmaması, kapatılmış olması veya nemlendirme seviyelerinin düşürülmüş olması yüzünden çalışmayabilir.% 45 Bağıl Nem hedefi genellikle kolayca elde edililebilir ve olumlu faydalar sağladığı kabul edilir. Daha düşük RH seviyeleri görüyorsanız, cihazın çalışıp çalışmadığını görmek için ekipmanı kontrol edin, gerekirse ayar noktasını ayarlayın / yükseltin. Örneğin, mevcut nemlendirme ekipmanı ile neler yapabileceğinizi değerlendirin. Nemlendiriciler genel olarak istenen maksimum nemlendirme için tasarlanmıştır. Orijinal tasarımınızdan bir yılda ne kadar % 45 Bağıl Nem değerine ulaştığınıza bakın ve geçmiş kayıtlardan potansiyel nemlendirme seviyelerini belirlemek için geriye dönük nemlendirme taleplerini gözden geçirin. Şekil 2, farklı RH seviyelerindeki dizaynlarda % 40 bağıl nemdeki saat yüzdesini göstermektedir.Nemlendirme sistemi olmayan veya yenilenmesi gereken binalarda, örneğin okullar, yaşam tesisleri veya ofis binaları , nemlendirme sistemi duvara hızlı bir şekilde monte edilebilir ve odalara hemen nem eklemeye başlayabilir. Daha büyük nemlendirme sistemleri bir tesisin HVAC sistemine (Şekil 3), mekanik odaya (Şekil 4) veya çatıya (Şekil 5) koyulabilir ve tüm binayı nemlendirebilir. Endüstriyel  nemlendirme sistemleri, çok düşük ve çok yüksek olmayan uygun seviyeleri korumak için ihtiyacınız olan kontrolü sağlar. Bir sistemi çalıştırmak için güç kaynağı, su ve drenaj hattı yeterlidir. Mühendisler ve yükleniciler, uygulamaya bağlı olarak sistem tasarımı, uygun kapasite ve tipteki ekipmanı belirlerlerMak. Müh. Hüseyin ŞahinoğluHAVAK A.Ş.10.06.2020

https://yapex.com/saglikli-ic-ortam-icin-ve-covid-19-etkisinin-azaltilmasinda-nemlendirmenin-etkisi

SALGIN DÖNEMİNDE UÇAKLA SEYAHAT ETMEK NE KADAR GÜVENLİ?

Covid 19’un etkilediği en önemli konulardan biri de uçak ile seyahat özgürlüğümüzün kısıtlanması oldu. Hepimizin kafasında ‘’uçağa bindiğimizde kabin içinde bir Covid 19 hastası veya taşıyıcısı varsa hastalığın buluşmasından nasıl korunacağız’’ sorusu oluştu.  Diğer ulaşım araçlarına göre uçaklarda daha etkili ve güvenli bir havalandırma sistemi olduğunu öğrendiğimde bir rahatlama hissetim. Ama yine de temizoda havalandırma sistemi validasyonu ile ilgili biri olarak irdelenecek birçok  konu olduğunu da gördüm. Bu yazımda kısaca ve genel olarak  bu konuları sizlerle paylaşmak istedim. Masmavi bir gökyüzünde, rahat koltuğumuza oturmuş, pamuk tarlası görünümündeki  bulutların üzerinde, çayımızı içerken, uçuşun keyfini çıkarıyorduk. Dış ortam şartlarını hiç düşündük mü? Sıcaklık; eksi 56 derece, basınç ise insan vücudunun kolay dayanamayacağı kadar düşük bir oranda. Peki biz kendimizi nasıl bu kadar rahat hissediyoruz? Bu yüksek irtifada basınç, sıcaklık ve oksijen yoğunluğunun düşük olması canlı sağlığı açısından olumsuz bir durum oluşturur.  Bunu engellemek için uçak motorundan alınan basınçlı ve sıcak hava, iklimlendirme paketlerinden geçirilerek kabinin içine verilir ve kabinin basınçlanmasını (bu işleme 1940’larda başlanmıştır) sağlar.  Uçak kabinini sızdırmaz bir oda gibi düşünürsek, basınçlandırma yapmak  hem yüksek irtifa hem de yetersiz oksijen problemlerini çözer.  Sizlere bu yazıyı hazırlarken faydalandığım makalede Boeing 737 uçak tipinden faydalanılmıştır. Uçaklardaki iklimlendirme sistemi temel olarak soğutma, ısıtma, basınçlandırma, sıcaklık kontrol ve dağıtım ünitelerinden oluşur. Koşullandırılmış havanın dağıtımı kokpit ve kabin olmak üzere ikiye ayrılır ve her ikisi birbirinden bağımsızdır. Burada dolaşan hava ayrıca elektronik bölümü ve kargo kısımlarına da gider.  Dağıtım sisteminin bir alt kısmı da bizi çok ilgilendiren kabin içi havasının tekrar dolaşım (re-sirkülasyon) sistemidir. Nasıl temizodalarda tasarruf amaçlı tekrar dolaşım havası kullanıyorsak, bu havayı *HEPA/ULPA filtrelerden geçiriyorsak ve taze hava ile belli oranda karıştırıyorsak, uçaklarda da motordan alınan besleme  (taze) havasını azaltarak ve tekrar dolaşım havasını arttırarak yakıt tasarrufu sağlanmaktadır. Emilen hava, hava fanlarıyla HEPA/ULPA filtrelerden geçirilerek karışım manifolduna  alınır ve belli oranda taze havayla karışır. Tekrar dolaşım havasının, içerdiği canlı/cansız partiküllerden temizlenmesi yüksek etkinlikte (%99,99... oranında 0.3 -0.5  mikron boyutunda) partikül tutucu HEPA/ULPA filtreler yoluyla gerçekleşir. Bu filtreler ön kargo bölümünün arka duvarında bulunur ve tekrar dolaşım havasının girdiği ilk noktadadır.  Uçaklarda kabin içi havası ile ilgili bilgileri kısaca özetledikten sonra, kabin içindeki hava kalitesini yükselten bu filtreler ve kabin içi havasının tekrar dolaşımı hakkında mutlaka düşünülmesi gereken önemli konuları dile getirmeye çalışacağım: Doğal olarak her filtre gibi bu filtreler de dolar, tıkanır ve yenisiyle değiştirilmesi gerekir. Boeing 737’de bu değişim süresi 5000 uçuş saatidir, yaklaşık 1-1,5 yıla denk gelir. Acaba verilen bu süre birçok değişkenlik (daha sık uçuş, taşınan yolcu sayısı, ortam tozu ve kirliliği vb.) göz önüne alındığında yetersiz kalabilir mi?                                              Örneğin, temizoda kullanıcıları olarak bizler, bu filtre değişim süresini bahsettiğim değişkenliklere rağmen daha net belirleyebiliyoruz.  Bunun için sürekli filtrenin ön ve arka tarafındaki basınç farkını ölçerek, filtre üreticisinin belirttiği tıkanıklık basıncına göre kendimize bir filtre değişim basınç değeri saptıyoruz ve bu değere yaklaştığımızda filtreyi değiştiriyoruz  Not: Filtreleri değiştirirken, filtrelerin havadaki mikrobiyal kontaminasyonu tuttuğu ve değiştirme sırasında bu işlemi yapan teknik personele zarar verebileceği düşünülerek güvenli değişim (safe change) yöntemleri düşünülmelidir. Diğer bir konu ise HEPA/ULPA filtrelerin, çok hassas malzemelerden (kağıt, alüminyum) yapılması nedeniyle üretim, depolama, taşıma, montaj sırasında çok kolay hasar görebilmesi ve işlevini yitirebilmesidir. Bu açıdan kabine filtre takılmadan önce, takıldıktan sonra ve belirli bir sıklıkta sızıntı (integrity) testi yapılarak filtre bütünlüğünün uygunluğu test edilmelidir. Kabin içi hava kalitesi dendiğinde akla gelen diğer önemli konuda yolcu başına düşen oksijen miktarıdır. Günümüzde bu konuyla ilgili bir standart geliştirilmemiştir. Böylece hava yolu şirketleri de maliyeti azaltmak için bu konuyu fazla irdelemezler. Bugün uçaklarda %50’ye yakın tekrar dolaşım havası kullanılmaktadır. Enerji ve maliyet açısından tekrar dolaşım hava miktarının arttırılması bazı sağlık risklerini de ortaya çıkarmıştır.  Covid 19 salgını bu riskleri tekrar gündeme getirmiştir.  1970’lerde yolcu başına 0,42 m3/dk olan dış hava miktar, günümüzde 0,17 m3/dk’ya düşürülmüştür. ASHRAE (American Society of Heating Refrigerating and Air –conditioning Engineers) tarafından belirlenen standarta göre bu miktar 0.42 m3/dk olmalıdır. Kabin havalandırma sistemi tasarımı bir koltuk sırasına gönderilen havanın yine o koltuk sırasından alınarak kabinden atılmasını sağlayacak ve riski azaltacak şekilde yapılır. Ama  bir yolcuda enfeksiyon varsa hava yoluyla diğer yolculara bulaşabilir. Bu nedenle yolcu başına düşen taze hava miktarı ne kadar fazlaysa risk o kadar azalır.  Sonuç 1940’larda kabin basınçlandırılması ile  başlayan iklimlendirme sistemleri, günümüze kadar sürekli geliştirilmiştir. Fakat ne yazık ki yolcu ve mürettebattan hava kalitesiyle ilgili şikayet ve rahatsızlık bilgileri alındığı halde bu bilgiler düzenli bir kaynakta derlenmediği için kabin içi hava kalitesi ve sağlık riskleri arasında net bir bağlantı kurmak zordur.  Bu açıdan temizoda kullanıcıları olan bizlerin yaptığı ölçümler (basınç farkı, sıcaklık, rutubet, mikrobiyal yük, HEPA/ULPA filtre tıkanıklık ve sızdırmazlık ölçümleri vb) düzenli olarak kabin içi havası içinde yapılırsa ve bu sonuçlar bir havuzda toplanırsa, yolcu ve mürettebat için daha sağlıklı bir kabin ortamı sağlayacak şekilde öneri ve yenilikler yapılabilir ve Covid 19 gibi salgınlarda uçak yolculuğunu daha güvenilir ve tercih edilebilir hale getirebilir.Dilek SunarI.C.C.E. İstanbul Validasyon ve Eğitim Tic. Ltd. Şti. Kaynakça: Arslan, B., Karakoç, T.H., Yörü, Y., Altuntaş Ö. ‘’Uçak ve iklimlendirme sistemleri ve iç hava kalitesi üzerine etkisi’’, Mühendis ve Makina Cilt 51 Sayı 697

https://yapex.com/salgin-doneminde-ucakla-seyahat-etmek-ne-kadar-guvenli

 
3WTURK CMS v6.03WTURK CMS v6.0