Arama Sonuçları..

Toplam 3 kayıt bulundu.

“Yeni Normallere Göre Yapılan Tasarımlar Turizmde Başarıyı Getirecektir”

Ödüllü projeleri ile ulusal ve uluslararası çapta başarılara imza atan Elips Tasarım Mimarlık Kurucusu Y. Mimar Feza Ökten Koca, Covid-19 pandemisi sonrası turizm sektöründe otellerin ve tatil köylerinin mimari açıdan ne tür değişiklikler yapması gerektiğini aktardı. Elips Tasarım Mimarlık Kurucusu Y.Mimar Feza Ökten Koca, Covid-19 pandemisi sonrasında turizm alışkanlıklarının ne yönde değişeceğini mimari açıdan değerlendirdi. Feza Ökten Koca’ya göre, turizmde önceliklerin değiştiğini kabul ederek, yeni normallerde göre yapılan tasarımlar başarıyı getirecek.Covid-19 pandemisi sonrası özellikle farklı ziyaretçilerin kullanımına açık olan otellerin ve tatil köylerinin iç düzenlemesinde değişiklikler yapılması gerektiğini vurgulayan Y.Mimar Feza Ökten Koca, bu konuda titiz davranan işletmelerin müşterilerinin güvenini sağlayabileceklerini dile getiriyor. Mimar, bu dönemde insanların seyahat ve konaklama konularında çok daha temkinli davranacaklarını sözlerine ekliyor: “Bugüne kadar genel olan her şey, artık daha kişisel hale gelmek zorunda. Buna en iyi örnek, otellerin restoran bölümleri olabilir. Bugüne kadar açık büfe sisteminin yaygın olması pandemi sonrası bu düzende ciddi farklılıklar getirecektir. Farklı kişilerin aynı şeylere dokunma ihtimali, yiyeceklere yaklaşma mesafesi ve kişilerin nefeslerinin yiyecekle ilişkisi, müşterilerin yiyecekleri alırken birbirlerine olan yaklaşma mesafeleri sorgulanmalı” diyen Feza Ökten Koca’ya göre açık büfe sisteminin yerini en kısa sürede alakart restoranlara bırakması gerekecek.Lobi yerleşimlerinin de tamamen sosyal mesafeler gözetilerek revize edilmesi gerektiğini dile getiren Feza Ökten Koca, özellikle havalandırma sistemlerinin elden geçirilmesinin ve hava temizleyici cihazlar kullanılmasının öneminin de altını çiziyor. Aynı zamanda mekanlarda sistematik dezenfeksiyon işlemleri yapılmasının ve temiz hava girişi sağlanmasının da hayati önem taşıdığını belirtiyor ve ekliyor: “Mekanların birçok farklı noktalarına el dezenfektan sağlayıcı cihazlar konulmalı, müşterileri bu konularda uyarma amaçlı yeni yönlendirmeler tasarlanmalı.”Otel odalarında yapılan günlük temizlikte tek kullanımlık temizlik pedleri kullanılmalıdır, böylelikle bir odada olabilecek bir virüs ya da mikrobun diğer bir odaya bulaşması engellenmeli. Her check-out sonrası dezenfeksiyon işlemi uygulanması gerektiğinden söz eden mimar, görevlilerin mutlaka maskeyle çalışmak zorunda olduğunu da sözlerine ekliyor. Feza Ökten Koca’ya göre mümkünse her odada hava temizleme cihazı olmalı ve girişlere mutlaka dezenfektan cihazları ve uyarılar yerleştirilmeli.Özellikle genelde tamamen kapalı alanlarda yer alan küçük-büyük toplantı odalarının havalandırma sistemlerinin tekrar elden geçmesi gerekmektedir. Buradaki şartlandırılmış havanın mutlaka dışarıdan alınan temiz hava ile sağlanması ve içerideki havanın devir daim etmesinin engellenmesi gerekmektedir, özellikle kullanılan filtrelerin değişmesi söz konusu olabilir. Hastanelerde kullanılan havalandırma sistemlerinde mutlaka hepa (High Efficiency Particulate Air) filtreler kullanılmaktadır, oteller de kapalı alanlarında kullandıkları havalandırma sistemlerinde hepa filtre sisteminden yararlanabilirler.Otellerde ve tatil köylerinde ortak tuvaletlerde sosyal mesafeye dikkat edilerek yerleşim yapılması gerektiğini dile getiren mimar, kişilerin bekleme noktalarının belirlenmesi gerektiğini vurguluyor ve ekliyor: “Sıcak hava üfleyen el kurutma cihazları artık kullanılmamalı. Ana girişler kapısız olarak ya da fotoselli kapılarla düzenlenmeli. Mümkün olduğunca elle dokunma olasılığını azaltıcı çözümlere gidilmeli. Özellikle tuvaletlerin egzos sisteminin çok iyi çalışması gerekmektedir. Virüsün insan dışkısında yaşadığı bilinmektedir, bu yüzden egzos çok önemlidir, aynı zamanda da rezervuar kullanımı sırasında mutlaka klozet kapağının kapalı olduğundan emin olunmalıdır.’’“Turizm yapılarında renovasyon şart ama mutlaka uzman mimarlarla yapılmalı...”Pandemi sonrası otellerde yapılması gereken düzenlemeler için kesinlikle yeni bir yönetmeliğe ihtiyaç olduğunu dile getiren Y.Mimar Feza Ökten Koca, bu yönetmelik oluşturulurken mutlaka turizmci, mimar, doktor gibi konu uzmanlarından oluşan bir ekiple belirlenecek kriterlerin dikkate alınması gerektiğini vurguluyor. Aynı zamanda farklı tipteki otellere göre farklı yönetmelikler ve kontrol mekanizmaları oluşturulması gerektiğini de sözlerine ekliyor.‘’Mevcut otellerin duruma adapte edilebilmesi için renove edilmesi gerekecektir. Bu da tabii ki renovasyon projelerinde artışa neden olacak, ancak günün ekonomik koşulları bu girişimleri zorlayacak” diyen Feza Ökten Koca, doğru renovasyonun ekonomik olarak en doğru karar olduğunu ve ancak işin uzmanları ile gerçekleştirilebileceğini dile getiriyor.Her ne kadar dünya en zor günleri geride bırakıp normalleşme günlerine yavaş yavaş geçiyor olsa da henüz yaşadığımız sürece “pandemi sonrası” denilemeyeceğini aktaran Feza Ökten Koca, bu nedenle hala tedirginliğin sürdüğünü ve eski günlere bir anda geri dönülemeyeceğini dile getiriyor ve ekliyor: “Otellerin duruma bu açıdan bakması gerekir. Müşterilerin bu korkusunu yenebilecekleri düzene girdiklerini onlarla iyi bir şekilde paylaşmalılar.” Bu noktada müşteri güvenini kazanmanın oldukça önemli olduğunu belirten mimar, yeni normallere uyum sağlanarak turizmde başarılı olunabileceğini aktarıyor ve ekliyor: “Otel yöneticilerinin mutlaka konunun uzmanları ile birlikte çalışmalarını tavsiye ediyorum, özellikle doktorlardan mutlaka sürekli destek almalılar. Mutlaka müşterilerine karşı şeffaf olmalılar, söyledikleri şeylerin arkasında durmalılar. Müşterilerin güveni ancak bu şekilde kazanılır. Zor günlerde yeni yatırımlar yapmak zorundalar. Bundan birkaç ay önce hiç akılda olmayan yeni maliyetler ortaya çıktı ama bunu en iyi yapan kazanacak. Uzun vadeli düşünmeleri gerekiyor.” Turizm tesisi planlayan yatırımcıların mutlaka yeni normalleri dikkate alarak hareket etmelerini, planlanan ya da yapılmakta olan projelerde bu yönde revizyonlar yapmalarını tavsiye ediyor ve ekliyor: “Bu dönemde müşteri odaklı düşünmemiz ve önceliklerin değiştiğini kabul etmemiz gerekiyor.” Elips Tasarım Mimarlık Hakkında:Elips Tasarım Mimarlık İnşaat Ltd. Şti. 1999 yılında Y.Mimar Feza Ökten Koca tarafından kuruldu. Mimari tasarım hizmetleri ile başladığı yolculuğuna yıllar içinde iç mimari tasarım ve anahtar teslim uygulama işlerini de ilave etti.  Özellikle konut, ticari alanlar, yeme-içme, mağazacılık ve eğitim alanlarında projeler üretmektedir. Bu süreçte mobilya ve aydınlatma tasarımları da üretmeye başlayan Elips Tasarım Mimarlık, daha sonra bu çalışmaları FEZA markası altında yapmaya karar vermiştir. Mimar, iç mimar ve endüstri ürünleri tasarımcılarından oluşan ekibe her sene katılan stajyer ve yeni mezunların eğitimlerine Elips Tasarım Mimarlık’ta devam etme fırsatı verilmektedir. Feza Ökten Koca Hakkında:Lise eğitimini Özel Darüşşafaka Lisesi’nde, üniversite eğitimini İ.T.Ü. Mimarlık Fak. Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. 1994 yılında İ.T.Ü. Fen Bilimleri Ens. Bina Bilgisi Yüksek Lisans programından Y.Mimar ünvanı ile mezun oldu. Öğrenciliği sırasında başladığı çalışma hayatında, Orhan Çakmakçıoğlu Mimarlık Ofisi, Emlak Bankası mimari grup ve Can İnşaat’ta görev aldıktan sonra İngiltere’ye gitti ve Percy Thomas Partnership, Londra ofisinde çalıştı.1999 senesinde Elips Tasarım Mimarlık ofisini kurdu. Mimari projelerin yanı sıra İç mimari tasarım ve uygulama çalışmalarında yoğunlaşmaya başladı. 2005 yılında Halil Ökten ile birlikte Elwo Ahşap üretim tesisini kurdu. Ele aldığı konut, ticari ve eğitim mekan projelerinin tasarımının yanı sıra, gerçekleştirilmesi konularında uzmanlaştı. Mimarlığı, sadece bina ve mekan tasarlamak değil, kullanıcıya yaşam tasarlamak olarak tanımlamaktadır. Çalışmalarında en farklıyı ararken kullanıcı odaklı, sürdürülebilir, güne uygun ve yarını kucaklayabilen tasarımlar yapmaya çalışmaktadır. Tasarım olgusunu bir bütün olarak ele almak gerektiği düşüncesiyle mimari ve iç mimari projelere devam ederken FEZA markası altında mobilya tasarım çalışmaları da yapmaya başladı. 2013, 2014 ve 2015 yıllarında düzenlenen Alldesign fuarlarında, Design Week 2017, 3.İstanbul Tasarım Bienali’nde, Tomtom Backtohome ve Designhood 2018 etkinliklerinde mobilya koleksiyonlarını sergiledi. 2016 yılında FLY Collection parçalarından biri olan Boomerang isimli sandalye tasarımı ile Milano’da A’ Design Award ödülü aldı. 2018 yılında, BJK No1903 projesi ile Londra’da International Property Awards yarışması, Mixed-Use Interior kategorisinde Award Winner, Best of Turkey, Best of Europe ödüllerinin üzerine, Best of World ödülünü de kazanmıştır.2012-2017 yılları arasında Darüşşafaka Cemiyeti’nde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı. Cemiyet proje komitesindeki görevi devam etmektedir. Halen İstanbul Medipol Üniversitesi’nde Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak proje yürütücülüğü de yapmaktadır.Kaynak: pRchitect İletişim ve Danışmanlık

https://yapex.com/yeni-normallere-gore-yapilan-tasarimlar-turizmde-basariyi-getirecektir

YAPEX RESTORASYON FUARI 2021 YILINDA İSTANBUL’DA DÜZENLENİYOR...

25/12/2020Geleneksel olarak Antalya’da  düzenlenen YAPEX Kültür Mirası ve Koruma Fuarı, tüm organizasyon tecrübesi ve birikimiyle  ÇEKÜL Vakfının işbirliği ve Tarihi Kentler Birliğinin desteğiyle Akdeniz Tanıtım AŞ organizasyonu ile  16-18 Haziran 2021 tarihleri arasında ülkemizin kadim kenti İstanbul’da izleyicisiyle buluşacak.


KÜLTÜREL MİRASLARINI KORUMAK İÇİN PROJE GELİŞTİREN BELEDİYELER YAPEX RESTORASYON VE KÜLTÜR MİRASINI KORUMA FUARI’NDA BULUŞUYOR

YAPEX Restorasyon ve Kültür Mirasını Koruma Fuarı, 11 yıldır Akdeniz Tanıtım ve ÇEKÜL (Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) işbirliğinde, Tarihi Kentler Birliğinin desteğiyle düzenleniyor. Kültür mirasını oluşturan eski ve yakın dönem mimari ve kültürel eserlerin korunması, restorasyon, işlevlendirme gibi temel uygulamalarla koruma-kullanma dengesi gözeterek geleceğe taşınması için çalışan yatırımcı, projeci ve üretici unsurlar, koruma ve restorasyon sektörü temsilcileri bu fuarda bir araya geliyor. Fuar; koruma ve restorasyon uzmanlarının olduğu kadar, özellikle yerel yönetimlerin, tarihi kent belediyelerinin ve kamusal yatırımcıların ilgi odağı. Ziyaretçilerine, tarihi miras ve eski kent dokularının koruma ve restorasyon projeleri için geliştirilen çözüm örneklerini inceleme ve değerlendirme imkânı sunan YAPEX Restorasyon ve Kültür Mirasını Koruma Fuarının bu yılki ana teması: “Kırsal Miras ve Kent İlişkisi”.

 RESTORASYON FUARININ BAŞLIĞI “KIRSAL MİRAS VE KENT İLİŞKİSİ“

11.si düzenlenecek Yapex Restorasyon Kültür mirasını Koruma Fuarı’nın geçen on yılında geleneksel çarşılardan müzelere kadar pek çok konu işlendi. 2021 yılında ise koruma gündemimizin temel başlıklarından biri olan kırsal mirası tema olarak belirledik. Başlığımız “Kırsal Miras ve Kent İlişkisi”; çünkü mahalleye dönüşen köylerimizin idari sorumluluğunun belediyelere geçmesiyle birlikte, koruma yaklaşımlarındaki pek çok başlığı yeniden gözden geçirmemiz gerekiyor. 

KIRSAL MİRAS VE KENT İLİŞKİSİ 

Ülkemizde son yıllarda doğal ve kültürel varlıkların korunmasında farklı kesimlerin ortak bir çizgide buluşmaya başlaması, gözle görünen olumlu bir değişim sağlamıştır. Doğal mirastan kültürel mirasa, eğitimden örgütlenmeye uzanan bu çok boyutlu yaklaşım, “köklü değerlere” ilgiyi arttırmıştır. Geleneksel çarşılardan sokak dokularına, havza ve ülke bütününe yayılan ortak işbirlikleri kurulmasının önü açılmıştır. KENTTEN KÖYE GÖÇ HIZLANMIŞTIRKöylerimiz hâlâ orada yaşayanlarındır. Her türlü koruma süreci, üretim ve örgütlenme mekanizması bizzat orada yaşayanların iradesiyle yürütülmelidir. Yerel yönetimler, planlamalarını bunu gözeterek ele almalıdır. Artık biliyoruz ki “kentten köye göç” süreci hızlanmıştır. Geleneksel olanla yeni olanın buluşma, kaynaşma sürecidir bu aynı zamanda. O nedenle yerel yönetimlerin de bu ilişki süreçlerini, değişim noktalarını yakından takip etmesi, muhatabını iyi tanıması gerekir.

KIRSAL MİRASIN KORUNMASI Hızla değişen dünyamızda kırsal yerleşimlerin giderek küçüldüğüne, kırsal yaşam biçiminin kaybolduğuna tanık oluyoruz. Bugün sadece ülkemizde değil tüm dünyada kentli nüfus giderek artarken kırsal nüfus dramatik biçimde azalıyor. ÇEKÜL Vakfının 30 yıldır savunduğu “Köyler Yaşamalıdır” sloganını benimserken, diğer yandan da “Geleceğin dünyasında köyler gerçekten yaşayabilecek mi?” sorusu akıllara geliyor. Kırsal mirasın korumasındaki sorunları daha iyi anlayabilmemiz için, değişen dünya düzeninde “kır”ın nasıl yer aldığını, kır-kent ilişkisini ve kırsalın değişimin neresinde durduğunu tespit etmeliyiz. YAPEX Fuarı, bir araya getirdiği tüm kesimlerle birlikte, fuar kapsamında bu emeklerin ve etkilerinin gözlemlenmesine, yeni çıkarımlarda bulunulmasına ve örgütlenme ağının güçlenmesine olanak sağlayacak. TARİHİ KENTLER VE KIRSAL MİRAS 2000 yılında kurulan Tarihi Kentler Birliği 500’e yakın üye belediyesi ile, 11 yıldır YAPEX Fuarının ana destekçisi. Ülkemizin kentsel, kültürel ve doğal mirasını bir ortak miras anlayışıyla koruyarak yaşatmak için projeler üreten ve uygulayan tarihi kentlerin, kırsal mirasın korunması çalışmalarındaki görev ve sorumlulukları kuşkusuz çok büyük. ÇEKÜL Vakfı ve Tarihi Kentler Birliği 2019 yılında, 7 bölgeden 38 köyde “Kırsal Miras Programı” yürüttü, raporladı ve erişime açtı. YAPEX Fuarında bu raporun sonuçlarının paylaşılacağı bir zemin hazırladı. Yerel yönetimlerin, sivil ve özel restorasyondan turizme, kültür rotasından yeni nesil imece yöntemlerine, yaklaşımları ve uygulama örnekleri, fuar kapsamında yapılacak oturumlarda ziyaretçilerle buluşacak.KORUMA VE YAPI SEKTÖRÜ

Kültür mirasının güncel yaklaşımlarla çağdaş yaşama dâhil edilmesinin baş yüklenicisi olan yerel bilgi, teknolojinin ustaca kullanılmasıyla yeni bir form kazanıyor. Restorasyon uygulamaları; tarihi çevrenin mimarlık, mühendislik, endüstriyel üretim ve uygulama disiplinleri ile buluşmasını sağlayan önemli bir faaliyet alanı. Tekil yapılardan sokak ve çarşı dokularına, tarihi mahallelerden havza ölçeğinde genişleyen bütüncül yaklaşımlara kadar, restorasyon çalışmalarının doğru teknoloji ve endüstriyel ürünlerle buluşması için, bu alandaki sektörün gelişmesi önemli. Yapı malzemesi endüstrisi, restorasyon uygulamasında kullanılan her türlü yapı malzemesini uzmanlara sunma ve tanıtma zemini YAPEX Fuarının en önemli bileşeni. İnce yapı malzemelerinden bitirme ürünlerine, konstrü ktif elemanlardan yapı donanımlarına kadar geniş bir yelpazeyi içeren sergileme kapsamı, restorasyon malzemeleri alanında önemli bir ihtisas platformu olarak hazırlanıyor. YAPEX Fuarında yapı sektörüyle, yerelin bilgisiyle beslenen koruma sektörü bir araya geliyor.İYİ UYGULAMA VE YÖNETİM MODELLERİ , GELENEKSEL MALZEME  ALTERNATİFLERİ , YAPEX RESTORASYON FUARINDAYAPEX Fuarında, kırsal mirasımızın gücünü ve sorumluluklarımızı “yeniden hatırlayarak” iyi uygulama ve yönetim modellerini konuşmak istiyoruz. Sadece TKB üyesi belediyeler değil, hızla gelişen teknolojileri temsil eden ve geleneksel malzemenin niteliğini arttırmayı hedefleyen firmalar; kırsaldaki üretim girişimleri; gıda kooperatifleri; kültürel mirasın korunması alanında çalışan platformlar gibi sivil oluşumlar da bu fuarda buluşacaktır “Kültür ve üretim çeşitliliği”nin görünür kılınması bu noktada önemlidir. Tüm bu çabalar ancak kültürel ve doğal varlıklara farkındalık yaratmak, yitirilmesini önlemek, “bilinç ortamını” doğru güçlendirmek, kimliğine uygun yaşatmakla süreklilik kazanır. YAPEX Restorasyon  Fuarının bu konuda önemli bir ortam yaratması gelecek için “yol gösterici” olacak, kentlerimizin kimliğini güçlendirmesine olanak sağlayacaktır.YAPEX’İN HEDEFİ“Restorasyon, renovasyon ve kültür mirasını koruma” alanlarındaki sergi ve etkinlikleri bünyesinde buluşturan fuarın hedefi; yerel yöneticiler, uzman şehirciler, koruma projecileri, restorasyon uygulamacıları, yapı ustaları, teknik elemanlar ve yapısal/kentsel koruma-yenileme-işlevlendirme alanındaki yatırımcı kurumlar arasındaki etkileşimi sağlamak. Fuarda yapısal koruma, yenileme, doğal malzeme (ahşap,taş vb.) uygulamaları, restorasyon teknikleri gibi öncelikli ürünlerin yanı sıra; yapılarda fonksiyon değiştirme, eski yapılarda modernizasyon ve doğru işlevlendirme gibi uygulamalar konusunda da ziyaretçileri bilgilendirici ürün ve etkinlikler yer alıyor. Yapı koruma ve yenilemelerindeki iç mimari ve bezeme uygulamaları da fuarın önemli bir bölümünü oluşturuyor. KENT MERKEZİNDE MODERN BİR FUAR ALANI “AVRASYA GÖSTERİ MERKEZİ"Yapex Restorasyon Fuarı’na  İstanbul’da tüm ulaşım alternatiflerinin birleşme noktası olan Yenikapı’da ki Avrasya Gösteri Merkezi ev sahipliği yapacak. Metro, İETT, Marmaray ve Deniz Yolları ile ulaşım olanağı olan , yüksek kapasiteli otoparkı ve 10.000 m2 teknolojik sergileme alanına sahip Avrasya Gösteri Merkezi  kentin merkezinde olması avantajı ile Yapex Restorasyon Fuarına geniş olanaklar sunuyor

.FUARIN ZİYARETÇİ POTANSİYELİ 

• Restoratörler • Şehircilik uzmanları • Mimarlar, iç mimarlar • Mühendisler • Tasarımcılar • Zanaatkârlar ve yapı ustaları • Yüklenici kurumlar • Yatırımcılar • Proje sahipleri • Belediyeler ve kamu kurumları • Proje geliştirme ve hizmet kurumları • Akademisyenler • Üniversite öğrencileri • KentlilerÜRÜN VE TEKNOLOJİLER

* Mimari restorasyon: Eski yapı onarımları, koruma ve işlevlendirme, malzeme ve uygulama teknikleri. Sanatsal ve tarihi eser restorasyonu: Arkeolojik restorasyon, tarihi eser/obje restorasyonu, sanat eseri restorasyonu. 
* Restorasyon malzemeleri/ürünleri: Çatı, cephe, zemin onarım-koruma-yenileme malzemeleri, yapı kimyasalları,yüzey temizleme malzemeleri, ahşap koruma ve emprenye malzemeleri, sıva ve boyalar, harçlar, alçılar, yapıştırıcılar, ankraj ürünleri, enjeksiyon ürünleri, yalıtım malzemeleri, ahşaplar, ferforje, prefabrik elemanlar, doğal taşlar, seramik ve çini ürünler, cam ve vitray ürünler, cephe donatıları.
* Restorasyon uygulama donanımı. 
* Renovasyon (yapı yenileme) ürün ve teknolojileri: Konstrüksiyon malzemeleri, fonksiyon yenileme, çatı, cephe ve zemin kaplamaları, duvar elemanları, tavan sistemleri, merdivenler, doğrama sistemleri, kapılar, tesisat renovasyonu, vitrifiye ürünler, armatürler, mimari aydınlatma, teknolojik donanımlar.FUARIN SERGİLEME KAPSAMI

*Tarihi Kentler Birliği üyesi belediyelerin, koruma proje ve uygulamalarının sunum ve sergilemeleri.
* Restorasyon ve renovasyon uygulamaları için malzeme üreten, uygulama yapan, teknoloji geliştiren yapı endüstrisi firmalarının ürün sergilemeleri.
* Restorasyon uygulamalarında uzman projecilerin ve zanaatkârların çalışma ve deneyimlerinin sergilemeleri.
* Proje büroları, atelyeler, zanaatlar, müzeler, galeriler, üniversiteler, kütüphaneler, araştırma merkezleri, arşiv ve dokümantasyon merkezleri, sivil toplum örgütleri, enstitüler, koruma kurulları, yayıncılar fuar kapsamında sergileme yapabilir. Organizasyonun BileşenleriÇEKÜL VAKFI: www.cekulvakfi.org.tr

TARİHİ KENTLER BİRLİĞİ : www.tarihikentlerbirligi.org

AKDENİZ TANITIM AŞ : www.yapexrestorasyon.com

https://yapex.com/25122020-yapex-restorasyon-fuari-2021-yilinda-istanbulda-duzenleniyor--1

TANI TEKNOLOJİLERİNDE COVID-19 İLE YENİ DÖNEM

COVID-19 ile mücadele sürecinde gündemde yer alan ana başlıklardan biri tanı teknolojileri oldu. Tanı teknolojilerini geniş bir başlık olarak ele alıp neler olduğunu, dünyadaki gelişmeleri ve bu alana yapılan yatırımları değerlendirmek için COVID-19 ile mücadele sürecini değerlendirmek için 4 fazdan oluşan bir yaklaşım kullanmak isterim. Her bir fazı kısaca tanımladıktan sonra, o faz içinde tanı teknolojilerinin yerinden ve gelişmelerden kısaca bahsedelim.Faz 1, ilk şok ve salgınla sahada mücadele için ilk tepki. Öncelikle tanının kritik olduğu, hemen onu takiben hastanede mücadelenin ve dolayısıyla sağlık altyapısının uygun hale getirilmesinin önceliği oluşturduğu faz. Faz 1 sürecinin en temel bileşenlerinden biri aktif olarak enfekte olan kişilerde COVID-19 tanısı için yapılan RT-PCR tanı testleri. Bunlar, genetik analizlerle kişinin aktif olarak enfekte olup olmadığına bakıyor. Bu tanı testlerinin devamı ve sayısının artmasının önemi tartışmasız olduğu için mevcut tanı teknolojisinin sahada yaygınlaşması ve üretimin artması için farklı ülkelerde de Türkiye’de de önemli bir çaba söz konusu oldu. Aynı zamanda bu tanı testlerinin daha hızlı sonuç verebilmesi ve sonucun doğruluğu son derece kritik olduğu için tanı teknolojileri gündemi daha fazla meşgul eder hale geldi. Bir yandan mevcut teknolojiyle kit üretimleri ve test uygulamaları devam ederken bir yandan da yeni teknolojiler ile sürecin etkinleştirilmesi yönünde araştırma kuruluşlarında ve şirketlerde çalışmalar başladı. Bu alanda çalışmaların desteklenmesine yönelik özel çağrılar ve bütçeler oluşturuldu. Dünyada tanı teknolojileri üzerine çalışan startuplara ilgi arttı ve öne çıkan birkaç yatırım anlaşması gerçekleşti. COVID-19 ile mücadele sürecinin 1.fazının ana odağı tanı teknolojilerinin yaygınlaşması ve aynı zamanda geliştirilmesi olurken tanı teknolojileri konusu mücadelenin bu fazıyla sınırlı kalmıyor. Faz 2,  tanı ve tedavi sürecinin yönetilebilir hale geldiği ve aynı zamanda tanı ve tedaviye yönelik altyapının tamamlandığı, sahada mücadelenin sistematik olarak devam etmeye başladığı bir dönem. COVID-19’a ilişkin bilimsel verilerin arttığı fakat belirsizliğin devam ettiği ve özellikle platoya ulaşan ülkelerde ekonomik faaliyetin kademeli normalleşmesi için planlamanın ve aynı zamanda yeniden açılmanın başladığı dönem. Bu noktada aynı zamanda bağışıklık taraması gündemde. Bugünlerde daha sık duymaya başladığımız antikor testleri ile toplumun bağışıklık kazanma durumunun  tespiti söz konusu. Burada COVID-19’da bilinmezliklerden kaynaklı bilimsel tartışmalar sürse de, faz 2’nin ana gündem maddelerinden birini oluşturmaya devam edecek. Serolojik test ya da antikor testi olarak bilinen bağışıklık testleri, toplumda kimlerin COVID-19’u aldığı ve hastalığı geçirdiğini tespit etmeye yarıyor. Bu testler, pandeminin ilk günlerinden beri gündemimizde olan COVID-19 tanısı için yapılan RT-PCR testlerinden tamamen farklı. Kişi, COVID-19 ile enfekte olduktan bir süre sonra üretilen antikorların tespiti için serolojik test yapılıyor ve kişinin hastalığı geçirip geçirmediği yani bağışıklık kazanıp kazanmadığı tespit ediliyor. Harvard Üniversitesi İmmünoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları’nın başındaki Sarah Fortune, antikorların enfeksiyon sonrasında kanda kalmaya devam ettiğinin ve virüse spesifik olduklarının altını çiziyor. Kanda kalma süresi COVID-19 için hala netleştirilmeye çalışılıyor ve buna ilişkin bilimsel tartışmalar devam ediyor. Bir yandan da bu alanda tanı teknolojileri üzerine çalışan uluslararası araştırma grupları oluşturuluyor ve şirket çalışmaları yaygınlaşıyor.  Her gün yeni yayınlarda gördüğümüz gibi, COVID-19’u birçok kişi semptomsuz ya da hafif semptomlarla geçiriyor. Toplumda kimlerin COVID-19 geçirdiğini bilmek, ülkelerin sokağa çıkma yasağı, iş yerlerinin kapatılması gibi önlemlerini kademeli olarak hafifletmesi ve işe geri dönüşlerin başlayabilmesine yardımcı olacak. Antikor testleri, tanı için yapılan testlere göre çok daha basit ve kısa zamanda yapılan testler. Son günlerde işe geri dönüşü başlatabilmek için bağışıklık taraması farklı ülkelerde gündeme yerleşmeye başladı. Geçtiğimiz hafta FDA (Amerika İlaç ve Gıda Kurumu) ilk bağışıklık testinin afet durumunda kullanımı (EUA (Emergency Use Authorization) için onay verdi yani bağışıklık testi uygulanabilir hale geldi. Aynı zamanda FDA, CDC (ABD Hastalık Kontrol ve Korunma Merkezleri) ve NIH (ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü) bağışıklık taraması odaklı bir Ar-Ge ortaklığı kurdu ve en etkin antikor paneli üzerine çalışmaya devam ediyorlar. Mayıs başında Amerika’da toplumsal bağışıklık taramasının başlatılması hedefleniyor. Almanya’da “Bağışıklık Pasaportları” gündemde. Almanya, işe geri dönüşlerin başlayabilmesi için Nisan ortasına kadar 100 bin gönüllüye bağışıklık taraması yapılacak bir proje başlatıyor. Sosyal mesafe sınırlamalarının kalkabilmesi için ekonomik faaliyeti başlatabilecek kişileri tespit etmenin önemini vurguluyorlar. İngiltere Sağlık Bakanı, “Bağışıklık Sertifikaları”nı değerlendirdiklerini ve bunun insanların normal hayata dönmeye kademeli olarak başlamaları için önemli olduğunu vurguladı. Yine Fransa Sağlık Bakanı’nın da gündemindeydi. Avrupa dışına bakınca ise, Çin’de zaten 8 antikor testinin onaylandığını ve uygulandığını görüyoruz. Bu testler aynı zamanda Güney Kore, Singapur ve Avustralya’da da onaylandı. Her ne kadar antikor tespitine ilişkin belirsizlik devam etse de, bir yandan ülkeler ekonomik faaliyetin normalleşmesi süreçlerinin bir parçası olarak bağışıklık taraması için tanı teknolojilerinin geliştirilmesine yönelik çalışmaları desteklemeye ve gündemlerinde tutmaya devam ediyor. Faz 3’ün odağının salgınının etkilerini sınırlandırılmak  ve kontrol altına almak olmasını bekliyoruz. Öncelikle Faz 2’nin Faz 1’e göre daha uzun süreceğini, Faz 3’ün ise daha da uzayacağı beklentisini söylemekte fayda var. Ekonomik faaliyetin normalleşmeye devam ettiği fakat bir yandan COVID-19 ikinci etki dalgasının da mümkün olduğu bir dönem. Aynı zamanda tedavide gelişmelerin uygulamaya dönüştüğü, aşı çalışmalarında klinik çalışmaların genişlediği ve herkese ulaşmasının henüz mümkün olmasını beklemesek de aşı üretiminin gerçekleşmesini beklediğimiz faz. Bununla birlikte tanı testlerinin yaygınlaşmış ve tanı teknolojilerinin hızlı ve yaygın teste minimum altyapı ile imkan verecek gelişmişliğe ulaşılmış olmasının beklendiği bir faz 3 döneminden bahsediyoruz. Böyle bakınca faz 3’e kadar tanı teknolojilerine bu anlamda yapılan yatırımların artacağını da söylemek mümkün hale geliyor. Faz 4 ise artık Yeni “Yeni Normal” diye tanımlayabileceğimiz aşama. Burada tanı teknolojilerinin artık başka bir boyut kazanmasını bekliyoruz. Burada önemli nokta COVID-19 geçirip iyileşenlerin izleme aşaması. İzleme sürecinde de farklı bileşenlerde tanı ihtiyacı doğacak gibi görünüyor. Buna yönelik çalışmalar henüz gündemde olmasa da orta vadede tanı teknolojilerini bu izleme sürecinin bir parçası olarak görmekte fayda olacak çünkü iyileşerek atlatanların özellikle akciğerlerinde kalan hasar önemli gibi duruyor. Maalesef bu hasarların önümüzdeki yıllarda farklı hastalıklara dönüşme ihtimallerini biliyoruz. Yani artık bulaşıcı hastalıkların da, bulaşıcı olmayan hastalıklar için bir risk faktörü olduğunu hatırlamamız lazım. BOH gündeminde sigara, alkol kullanımı gibi risk faktörlerini değerlendirerek oluşturduğumuz kronik hastalık yönetim mekanizmalarına mutlaka bulaşıcı hastalıklar sonrasındaki tanı ve takibi de katmak gerekiyor. Yani bugünden çalışmaya başlamamız gereken bir konu da iyileşen vakaların takip ve izleme mekanizmasını oluşturmak. Yeni tanı teknolojilerini aynı zamanda bunun bir parçası olarak düşünmek.Selin ArslanhanKurucu, ReDis Innovation22/04/2020  

https://yapex.com/tani-teknolojilerinde-covid-19-ile-yeni-donem

 
3WTURK CMS v6.03WTURK CMS v6.0